19 MAYIS BİR DİRİLİŞTİR!

Türk tarihinin belki de en önemli tarihlerinden birinde, Avrupa’nın artık “yaşlı adam “olarak adlandırdığı 6 asırlık Osmanlı imparatorluğu çökmüş, umutlar tükenmeye yüz tutmuş bir vaziyette iken bir lider, o tarihte bir 9. Ordu müfettişi, bu tarihte bir başkomutan geldi ve adeta dizlerinin üzerine çökmüş Türk milletinin elinden tutarak ”Kalkın!” Dedi. “Kalkın, ya istiklal ya ölüm!”  Bir önder liderliğinde küllerinden doğan bir milletin yazdığı kutlu destanın ilanı, bağımsızlık ateşinin ilk kıvılcımıdır 19 Mayıs. İzmir’in işgalinden çok geçmemiş buhranlı bir 16 Mayıs sabahı Mustafa Kemal, Bandırma Vapuru’yla yola çıkarken tek bir gaye ile yola koyulmuştu: Vatan.  Evet ya bağımsızlığımızdan olup başka milletlerin boyunduruğuna girecektik ya da canımız pahasına vatanımızı savunup bağımsız bir millet olacaktık. Atatürk 19 Mayıs sabahı samsun’a ayak bastı ve İstiklal Savaşı’nı başlattı.

Vatanı için canını feda etmekten daha fazlasını yapmayı göze alan milletimiz için artık gerçekten iki seçenek vardı: Ya istiklal Ya ölüm. Bir yandan düzenlenen kongreler, bir yanda yayınlanan fetvalar, kendi devletlerini kurmak için hazırlanan azınlık grupları, bölgesel kurtuluşu savunan cemiyetler… ve bir yanda da her şeyden vazgeçmiş, pasif bir İstanbul hükümeti.

Hayır! ”Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir.” demiştik. Bu yüzden tam birlik olma vaktiydi. Düzenlenen mitingler, yayınlanan fetvalarla halkımız bilinçlendirilmeliydi. Bu yüzden art arda mitingler düzenleniyordu.

Bu savaş aslında Türk milletinin bağımsızlığına ne kadar düşkün olduğunun bir kanıtıydı da. Kendimize vurulan prangaları kırdığımız, yoksulluk, sefalet maddi imkânsızlıklara rağmen canımızı, malımızı feda ettiğimiz bir savaş. Onbeşine gelmeden bıyığı terlememiş gençlerin, anaların, ellerine süngülerle hücum edenlerin kanıyla sulanmış bu topraklar aslına bize çok şey anlatır. Bu toprak 100 yıl önce verdiğimiz mücadelenin şahidi ve sebebidir.

Bu toprak ki, nice Şahin Bey’ler, Kara Fatma’lar, Yörük Ali’ler, Gördesli Makbule’ler, Sütçü İmam’lar, Kazım Karabekir’ler, Fevzi Çakmak’lar görmüştür.

İşte büyük fedakârlıkların yaşandığı bu dirilişin, başladığı tarihtir 19 Mayıs. Türk milletinin yazıdığı tarihin başlangıcıdır 19 Mayıs. Atatürk “bütün ümidim gençliktedir.” diyerek bu günü biz gençlere armağan etmiştir. Her yıl 19 Mayıs günü sanki 1919’muş gibi yaşayıp anmak, unutmamak, Türk gençliğinin bilhassa sorumluluklarındandır. Her türlü fedakârlıklarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet yaşatmak, milli birlik bilinciyle hareket etmeliyiz. Unutmamalıyız ki ülkemizi yarınlara taşıyacak, geliştirecek, kalkındıracak olan birileri varsa o da bizleriz. Bilimde ve ilimde gelişmek, ekonomiyi kalkındırmak bu vatana yapılacak hayırlı işlerdendir.  

“Sizler, yeni Türkiye’nin evlatları, yorulsanız da beni izleyeceksiniz. Dinlenmemek üzere karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği amaca, bizim yüksek ülkemizde durmadan ve yorulmadan yürüyecektir.”

Liderimizin bu sözleri doğrultusunda ne istediğini bilen, yorulmadan usanmadan çalışan bir gençlik İstiklal Savaşı’nda gözlerini kırpmadan canlarını feda eden dede ve nenelerimize borç bildiğimiz sorumluluklarımızdandır.

Bizleri için canlarını feda eden şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Bu gün şu anda evlerimizde rahatça oturabiliyorsak bunu sizlerin fedakârlıklarınıza borçluyuz.

Hepinizin ruhları şad olsun!