Büyük Selçuklu Devletleri’nde Kültür ve medeniyet konusuna iki şekilde yaklaşmalıyız:

1. İslamiyet öncesi Türk kültürü ile kıyaslayarak nelerin değiştiği, nelerin aynen devam ettiğine odaklanabiliriz.

2. Bu dönemde ortaya çıkan kültür ve uygarlık daha sonraki Türk devletlerine ne kadar etki etti? (Özellikle Osmanlı Devletine)

 

DEVLET TEŞKİLATI:

1. HÜKÜMDAR:

Eski Türk Devletleri’nin devlet ve egemenlik anlayışının İslamiyeti kabul ettikten sonra kurdukları Türk – İslam devletlerde de aynen devam etmiştir.

Dolayısıyla;

  • Hükümdarların, Tanrısal haklara sahip olduğu anlayışı (Kut anlayışı) İslamiyet’in kabulünden sonra kurulan devletlerde de devam eder.
  • Devlet, “hükümdar ailesinin ortak malıdır.” anlayışı devam etmiştir.

Hükümdar ailesinin (Hanedan) erkek üyelerinin her birinin tahta geçme hakkına sahiptir.

Bu durum;

  • Bir yandan güçlü kişilerin tahta çıkmasını sağlar.
  • Diğer yandan da taht sorunları yüzünden devletin parçalanmasına veya yıkılmasına ortam hazırlar.

DİKKAT 1: Türklerdeki bu veraset (Kalıtım) anlayışı Türk devletlerinin en zayıf noktasıdır.

DİKKAT 2: Türklerdeki  veraset anlayışı DÜZENSİZDİR.

DİKKAT 3: Ayrıca Türk devletlerinin federatif olma sebeplerinden biridir.

Hükümdar unvanları:

  • Hükümdarlar Orta Asya’dan getirdikleri Han, Hakan, Kağan gibi unvanların yanında İran-İslam geleneğinde kullanılan başta Sultan olmak üzere Padişah, Şah gibi unvanlarda kullanmaya başlamışlardır.

Şehzadelerin yetiştirilmesi:

  • Hanedana mensup olup eyaletlere yönetici olarak atanan şehzadelere melik denilmiştir.
  • Melikler, Atabey denilen devletin güvendiği deneyimli kişiler gözetiminde deneyim kazanmaları için Büyük Sultana bağlı olarak ülke yönetiminde yer alırlardı.
  • Meliklerin kendi adlarına para bastırmaları, yabancı devletlerle antlaşma yapmaları yasaklanmıştı.

DİKKAT : Ancak melikler iç işlerinde serbest hareket ederler. Dolayısıyla bu durumda federatif yönetimin bir başka sebebidir.

 Hükümdarlık alametleri:

  • Tıpkı unvanlarda olduğu gibi Orta Asya’dan gelenlerin yanına bu dönemde Hutbe okutmak, Para bastırmak, Tuğra eklenmiştir.

 

2. MERKEZ TEŞKİLATI (HÜKÜMET)

  • Türklerde Orta Asya’dan getirdikleri bir toplantı geleneği (Kurultay) olmakla birlikte devlet teşkilatı konusunda İRAN-İSLAM geleneğinin etkisi olmuş, Türklerin hayatına Başta DİVAN teşkilatı olmak üzere pek çok yapı girmiştir.
  • Divan Örgütü: Türk – İslam Devletleri’nde devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı organa Divan denirdi. Günümüzdeki Bakanlar kurulu (hükümet)‘nun görevlerini yaparlardı.

DİKKAT : Divan kararlarında son söz hükümdara aitti. Bu nedenle divan hükümdarların “Danışma Meclisi” olarak nitelendirilmiştir.

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİNDEKİ DİVANLAR

DİVAN-I SALTANAT : Büyük Selçuklular da, Vezir-i Azam’ın başkanlığında toplanan divana “Divan-ı Saltanat (Büyük Divan)” denirdi. Divan-ı Saltanat’a bağlı olarak görev yapan divanlar da bulunmaktaydı. 

DİVAN-I İSTİFA: Maliye işlerine bakardı. Başkanına müstvfi denirdi.

DİVAN-I TUĞRA (DİVAN-I İNŞA): Devletin iç ve dış yazışmalarını yürüten divandır. Ferman ve beratlara hükümdarın tuğrasını çekerdi. Başkanına Tuğrai denirdi.

DİVAN-I ARZ: Askerlik işlerine bakan divandır.

DİVAN-I İŞRAF: Mali ve İdari işleri teftiş eden divandır. Başkanına müşrif denirdi.

DİVAN-I MEZALİM: Hükümdarın başkanlık ettiği yüksek örfi mahkemedir. Daha ayrıntılı bilgiyi hukuk sisteminden bahsederken vereceğiz.

NİYANET-İ SALTANAT: Hükümdar yokken onun yerine vekalet eden Divandır. Başkanına Naip denirdi.

 

3. SARAY TEŞKİLATI

  • Türk-İslam Kültüründeki en temel değişikliklerden birisi de Türklerin yerleşik yaşama geçmesidir. Bu pek çok konuda değişikliğe neden olmuştur.
  • Bunlardan birisi de daha önceki Türk devletlerinde olmayan İran-İslam geleneği ile Türklerin hayatına giren SARAY olgusudur.
  • Saray, sultan ve ailesi ile birlikte bazı görevlilerin yaşadığı yerdir. Aynı zamanda devlet yönetim merkezidir.


DİKKAT:
Saray hizmetleri önceleri Oğuz geleneğine göre yapılırken daha sonra İslami bir nitelik kazanmıştır. Ayrıca Bu dönüşüm pek çok konuda kendisini gösterir.

 

4. HUKUK:

  • İslamiyet’in kabulü ile meydana gelen en büyük değişikliklerden birisi de hukuk alanında olmuştur.
  • Türk – İslam Devletleri’nde Hukuk 2’ye ayrılmıştır.

A. Şer’i Hukuk:

  • Kaynağını Kur’an’dan alan İslam hukuk kurallarıdır.
  • Şer’i davalara kadılar bakardı.
  • Kadıların başında baş kadı da denilen “Kad’ül Küdat” bulunurdu. Hükümdar veya vezir tarafından atanırdı. Kadılar din ile ilgili konularda yetkili sayılırlardı.

B. Örfi Hukuk:

  • Kaynağını Eski Türk töresidir. Bu mahkemelerin başı Emir-i Dad idi.
  • Askeri davalara Kadıasker (Kazasker) bakardı.
  • Sultan’ın başkanlık ettiği özel mahkeme niteliğinde “Divan-ı Mezalim” bulunmaktaydı. Bu Mahkeme eski Türk Devletlerinde olduğu gibi hükümdarın töre yapabilme gücünü kullandığı mahkemelerdir. Kadıların kararlarına burada itiraz edilebilirdi. Kararları kesindi.

 

5. ORDU:

Ordu komutanına “Subaşı” denirdi. Ordu çeşitli bölümlerden oluşmaktaydı.

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİNİN ORDU TEŞKİLATI

HASSA ASKERLERİ: Doğrudan sultana bağlı özel birliklerdir. Her an savaşa hazır, iyi eğitilmiş askerlerden oluşan bu birlikler hizmetleri karşılığında İkta alırlardı.

GULAMAN-I SARAY: Çeşitli milletlerden seçilerek sarayda özel bir eğitime tabi tutulan askerlerdir. bu askerler sultanın hazinesinden maaş alırlardı

İKTA ASKERLERİ: Devlet adamları ve askerlerin kendilerine ikta olarak verilen topraklardan elde ettikleri gelirle besledikleri askerlerdir.

TÜRKMENLER: Başlangıçta Selçuklu ordusunun asıl unsurları iken daha sonra sınırlara yerleştirilen, ( UÇ BEYLİĞİ ) savaş zamanlarında orduya katılan boy askerleri (ALPLER)

EYALET ASKERLERİ: Melik ve eyalet valilerinin kontrolündeki askerlerdir.

YARDIMCI KUVVETLER: Selçuklulara bağlı devlet ve beyliklerin savaş zamanında gönderdiği birlikler.

DİKKAT 1: Hassa askerleri de Gulaman-ı Saray askerleri de doğrudan sultana bağlı birliklerdir. Aralarındaki en büyük fark Hassa askerleri İkta gelirleri ile, Gulaman-ı Saray askerleri ise Doğrudan maaşla geçinirler.

DİKKAT 2: Gulam uygulaması Osmanlı Devleti’nde uygulanan devşirme sistemi ve kapıkulu ordusuna temel olmuştur.

DİKKAT 3: İkta askerleri ve sistemi de Osmanlı Devleti’nde Tımar sistemi olarak karşımıza çıkar.

 

6. TOPRAK SİSTEMİ:

  • Türk-İslam Devletlerinde torağın artık çok daha faklı bir anlamı vardır. Geldikleri bu coğrafyada yerleşik yaşama geçen Türklerin başlıca geçim kaynakları da tarım olmuştur.

Selçuklularda ülke toprakları dört bölüme ayrılırdı:

1. Has arazi: Bu topraklar ve bunlardan elde edilen vergiler sultana, ailesine ve yakınlarına verilirdi.

2. İkta arazi: Meliklere, emirlere, komutanlara hizmetleri karşılığı verilen arazilerdir. Ikta sahiplerine maaş verilmezdi. Ikta arazileri işleyen köylülerde topladıkları vergilerden bir bölümünü geçimleri için ayırırlar, geri kalanı ile asker beslerlerdi. Bu topraklar devlete ait olduğundan Ikta sahipleri bu toprakları satamaz, devredemez veya miras olarak bırakamazdı.

Devletin Ikta Sistemi Uygulanması ile:

a) Yağmacılık veya çapulculuk yapan göçebe Oğuzları yerleşik yaşama geçirerek huzur ve güvenlik sağlanmıştır.

b) Hazineden para çıkarılmadan Ikta ordusu adıyla büyük bir ordu elde edilmiştir.

c) Toprağını 3 yıl boş bırakanların toprakları alınır bir başkasına verilirdi. Böylece toprağın sürekli ve verimli işlenmesi sağlanmıştır.

d) Ikta bölgelerinde güvenlik, taşra bölgelerinde ise otorite sağlanmıştır.

e) Ikta sahibi bölgelerinde oturmak zorunda olduğundan ülke asayişi de sağlanmıştır.


DİKKAT: ıkta sistemi Osmanlı Devleti’nde Tımar sistemi olarak daha sistematik hale getirilmiştir. Aralarındaki en temel fark ise: Ikta uygulamasında topraklar tımardaki gibi küçük bölümlere ayrılmamış, üst düzey komutanlara büyük topraklar ıkta olarak verilmiştir. Bu uygulama başta hanedan üyeleri olmak üzere üst düzey komutanların elinde önemli miktarda kuvvet bulunmasına neden olur ki bu da merkezi otoriteye zarar verebilecek bir durumdur. (federatif yapıyı artırıcı bir yönü var. )

3. Mülk arazi: Kişilere ait topraklardır. Bu topraklar sahibi tarafından satılabilir, çocuklarına miras olarak bırakılabilirdi.

4. Vakıf arazi: Bu arazilerin gelirleri dinî ve sosyal kurumların yapılması, masraflarının karşılanması için ayrılırdı.

 

7. EKONOMİ:

A ) TARIM

  • Türk-İslam devletlerinde artık başlıca geçim kaynağı tarımdır.

DİKKAT: Tarım başlasa da Türk toplumunda sınıflaşma ve kölecilik olmamıştır.

Bunun sebebi ise:

  • Ülke hanedanın yani toprak devletin malıdır.
  • Ayrıca ıkta sisteminde köylüye ekebileceği büyüklükte toprak verilir. Yani tarımda bir işgücü ihtiyacı yoktur.

B ) TİCARET

  • Diğer yandan egemen olduğu bölgelerden geçen ipek ve baharat ticaret yolları sayesinde de ticarette de bir hayli ileri girmişlerdir. Ticaretin gelişmesine önem vermişler tüccarların güvenliği ve ihtiyaçları için “Kervansaraylar” yaptırmışlardır.
  • Selçuklu esnafı kendi aralarında “Fütüvvet” denilen dini iktisadi bir teşkilat kurmuşlardır. Her zanaat kolu ise bir “Lonca”ya bağlıydı.

 

C ) MALİYE

Türk – İslam devletlerinin gelir ve giderlerinde büyük ölçüde benzerlik görülmektedir. Bunlar;

1. Müslümanlardan alınan öşür (ürün ) ayrıca hayvan vergisi.

2. Müslüman olmayanlardan alınan Haraç denilen ürün vergisi.

3. Müslüman olmayan askerliğe elverişli erkeklerden alınan Cizye vergisi.

4. Gümrük vergileri

5. Ticaretten elde edilen gelirler.

6. Savaşlardan elde edilen ganimetlerin 1/5i.

7. Maden, orman ve tuzla gelirleri.

8. Bağlı beylik ve devletlerden alınan vergiler.

Toplanan bu vergiler;

  • Gûlam askerleri
  • memur maaşları
  • bayındırlık işlerine harcanırdı.