2. 1990 SONRASINDA MEYDANA GELEN SİYASİ GELİŞMELER VE TÜRKİYE’YE ETKİLERİ

 

A. SSCB’NİN DAĞILMASI İLE BAĞIMSIZLIĞINI KAZANAN TÜRK CUMHURİYETLERİ NE YÖNELİK KURULUŞLAR VE BU KURULUŞLARIN FAALİYETLERİ

 

  • 1985 yılında iktidara gelen Mihail Gorbaçov ekonomideki kötü gidişi durdurabilmek ve SSCB içindeki diğer pek çok sorunu çözebilmek için birtakım reformlara girişti.

Bu reformlar iki aşamada gerçekleştirildi:

1. Prestroyka: tekrar yapılanma,

2. Glasnost: açıklık ve şeffaflık

  • Bu reformlara rağmen SSCB dağılmaktan kurtulamadı. İlk olarak Baltık ülkeleri Letonya, Litvanya ve Estonya SSCB’den ayrılarak bağımsız oldu. Son olarak ise Ukrayna bağımsızlığını ilan etti.

  • Bu süreçte Orta Asya Türk Cumhuriyetleri de bağımsızlıklarına kavuştu. SSCB’nin dağıldığı yıl 1991 olarak kabul edilir.
  • SSCB’nin dağılmasından sonra Türkiye, tarihi ve kültürel geçmişinin olduğu Kafkasya ve Orta Asya cumhuriyetleri ile kuvvetli bağlar kurmaya çalıştı. Bu konuda öncelikli adım siyasal ilişkiler oldu. Bunu kültürel ilişkiler izledi. Ekonomik konularda da büyük hedefler ortaya kondu, ancak hedeflenen noktalara şu ana kadar ulaşılamadı.

 

Türk cumhuriyetleri ile ilişkileri artırmaya yönelik kuruluşlar

TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı)

  • Başta Türk cumhuriyetleri olmak üzere ülkemizin tarihi ve kültürel bağlarla bağlı olduğu coğrafyası ile güçlü bir işbirliği gerçekleştirmek amacıyla 1992 yılında kurulmuştur. TİKA ofislerinin ilk Türkmenistan‘da açılmış ardından da bu ofislerin sayısı giderek artmıştır

O yıllardaki amacı:

  • Türk cumhuriyetlerinin kendi sosyal yapısını üretmesi,
  • Kendi milli kimliğini inşa etmesi,
  • Kültürel ve siyasi yönlerini geliştirmesi,
  • Teknik ve altyapı eksiklerini gidermesi

 

Olarak özetlenebilir.

  • Eğitim, sağlık, tarımsal kalkınma, maliye, turizm ve sanayi alanında birçok proje ve faaliyet TİKA tarafından gerçekleştirilmiştir.

YTB (Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı)

  • 2010 tarihinde başbakanlığa bağlı bir müsteşarlık olarak kurulmuştur.
  • Kuruluş amacı yurtdışındaki Türk vatandaşları, kardeş topluluklar ve Türkiye’de öğrenim gören uluslararası burslu öğrencilere yönelik çalışmaları koordine etmek ve geliştirmektir.

 

TÜRKSOY

  • TÜRKSOY, Türk Dünyası’nın UNESCO’sudur.
  • 1993 yılında Azerbaycan Türkmenistan Özbekistan Kazakistan Kırgızistan ve Türkiye Cumhuriyeti kültür bakanlarının imzası ile kurulmuştur.
  • TÜRKSOY, Türk halklarının gönül birlikteliğini ve kardeşliğini güçlendirmek, ortak Türk kültürünü gelecek nesillere aktarmak ve dünyaya tanıtmak için çalışmaktadır.

 

YUNUS EMRE ENSTİTÜSÜ

  • 2019 yılında faaliyetlerine başlamıştır.
  •  Yunus Emre Vakfı’na bağlı bir kuruluştur.
  • Yurtdışında kurduğu merkezlerde yabancılara Türkçe öğretimi yapmaktadır.
  • Ayrıca Türkiye’nin tanıtımı için kültür ve sanat faaliyetlerini yürütmekte bilimsel çalışmalara destek vermektedir.
  •  Yurt Dışında 50’den fazla kültür merkezi bulunmaktadır.

 

 

B. AVRUPA BİRLİĞİ İLE TÜRKİYE ARASINDAKİ İLİŞKİLER (UZUN İNCE BİR YOL)

  • Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun 1957 yılında Roma Antlaşması ile kurulmasından 2 yıl sonra Türkiye ve Yunanistan bu örgüt üyelik için resmen başvuruda bulunmuştur. O günden bu zamana kadar pek çok gelişme yaşanmasına rağmen Türkiye’nin tam üyelik süreci bir türlü gerçekleşmemiştir.

NOT: Türkiye ile adaylık sürecini birlikte başlatan Yunanistan hatta çok daha sonradan kurulan Güney Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu örgüte üye yapılmıştır.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde önemli olaylar

  •  1959’da Türkiye’nin başvurusu kabul edildi.
  • 1963’te Ankara antlaşması imzalandı. Buna göre Türkiye’nin ileride tam üyeliği ön görülmekteydi.
  • 1969’ta geçiş dönemi müzakereleri başlatıldı.
  •  1 Ocak 1996’da Gümrük Birliği yürürlüğe girdi.
  • 2015’te üyelik müzakereleri şartlı olarak başlatıldı.
  • Aralık 2013’te Vize Serbestisi görüşmeleri başladı.
  • Kasım 2015’te ilk AB-Türkiye zirvesi yapıldı.

 

 

C. BOSNA HERSEK SAVAŞI VE BALKANLAR’DA MEYDANA GELEN GELİŞMELER

  • Yugoslavya; Hırvatistan, Slovenya, Sırbistan, Bosna-Hersek, Karadağ ve Makedonya cumhuriyetlerinin birleşmesi ile oluşan federal bir devletti. 1980 yılında devlet başkanı Tito’nun ölümü ile dağılma sürecine girdi.
  • İlk olarak Slovenya, ardından Hırvatistan 1991’de bağımsızlığını ilan etti. Bunun üzerine Yugoslav ordusunun Sırf komutanlığı Slovenya’ya girdi. Böylece Yugoslavya iç savaşı başladı.
  • 1 Mart 1992’de Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç, Bosna-Hersek’in bağımsızlığını ilan etti. Böylece Avrupa’nın Nazi soykırımından sonra yaşadığı en büyük katliam başlamış oldu. Bu yaşananlar karşısında Türkiye yoğun çaba göstererek 15 Nisan 1992’den itibaren Birleşmiş Milletler Barış gücünün ülkeye sevk edilmesini sağladı.
  • Bosna iç savaşı Uluslararası örgütlerin çabalarına rağmen 3,5 yıl sürdü. Savaş sırasında Sırpların vahşeti ve Müslümanlara karşı uyguladığı etnik saldırılara rağmen ABD uzun süre bu savaşa müdahale etmedi.
  • Nihayet 1996’dan itibaren uyguladığı baskı politikası sonucunda Kasım ayında Dayton Anlaşmasını, Aralık ayında ise Paris Antlaşması’nı Sırbistan, Hırvatistan ve Bosna-Hersek’e kabul ettirdi.

 

SREBRENİTSA KATLİAMI

1995’te Sırp ordusu Bosna-Hersek’in Srebrenitsa kentini işgal etti. Ancak yaşanan bu olay sadece işgal ile sınırlı kalmadı ve bir katliama dönüştü. Ratko Miladiç (Sırp Kasabı) komutasındaki ağır silahlı Sırp ordusu ve Sırpların Akrepler dediği katillerden oluşan birlikler, Birleşmiş Milletler Barış gücünün gözü önünde binlerce insanı katletti. Bu olay ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da gerçekleşen en büyük insan katliamı ve etnik soykırımdır.

NOT: Sırpların gerçekleştirdiği katliamlar ve toplu mezarlar mavi kelebekler sayesinde keşfedilmiştir. 

  • Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde çatışma yaşamayan tek ülke Makedonya olmuştur. Yunanistan ve Arnavutluk’un baskısına rağmen Türkiye’nin çok kritik desteği Makedonya’nın toprak bütünlüğünü korumasında ve bağımsızlığını kazanmasında önemli rol oynamıştır.

 

Ç. ORTADOĞU’DA MEYDANA GELEN BAŞLICA GELİŞMELER VE ETKİLERİ

SİYONİZM SORUNU

  • Siyonizmin kurucusu Teoder Herz’e göre Yahudilerin “Vadedilmiş Toprakları”, Nil Nehri’nden Fırat Nehri’ne kadar uzanmaktadır.
  •  Siyonizmin hedefleri bu iken; Irak savaşı, 2006’daki Lübnan savaşı, 2011’deki Libya savaşı, Suriye ve Irak’ta hala süren savaşlar, Yemen savaşı ve Mısır’daki rejim değişikliği gibi gelişmeleri bu açıdan değerlendirmeliyiz.
  • Siyonizmin planı, komşu Arap ülkelerinin zayıflatılması ve sonunda parçalanmasını öngörmektedir.

 

1990 VE 2003 KÖRFEZ SAVAŞLARI

BİRİNCİ KÖRFEZ SAVAŞI

  • İran-ırak Savaşı’nın yaralarını sarmak isteyen Saddam Hüseyin Kuveyt’in, Irak’ın bir eyaleti olduğunu ve Irak petrollerinden kaçak olarak yararlandığını iddia ederek burayı işgal etti.
  • Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 5 Ocak 1991’e kadar Irak’ın Kuveyt’ten çekilmesini istedi.
  • Irak’ın bu çağrıya cevap vermemesi üzerine Amerika ve İngiliz uçakları Irak’ın askeri noktalarını bombalamaya başladı. Bu saldırıya “Çöl Fırtınası Harekâtı” dendi.
  • Hava saldırıları 24 Şubat’a kadar devam etti. Bu tarihten itibaren ise teslim olmaya yanaşmayan ve Kuveyt’in petrol kuyularını ateşe veren Irak’a karşı kara harekatı başladı. Önemli bir direnme görmeyen İngiliz ve Amerikan kuvvetleri, Irak’ 4 gün içinde yenerek Kuveyt’ten attı.

 

İKİNCİ KÖRFEZ SAVAŞI

  • 11 Eylül terör saldırıları sonrasında ABD, Irak’ın teröre destek verdiği, Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarına sahip olduğu ve Birleşmiş Milletler ile işbirliği yapmadığı gerekçeleriyle 20 Mart 2013’te Irak’a bir kez daha saldırdı.
  • ABD, 2 Mayıs 2003’te savaşın bittiğini dünyaya ilan etti. Saddam Hüseyin devrilmiş, Irak kaosa sürüklenmişti.
  • ABD, sözde güvenliği sağlamak için bölgeye Çekiç Güç’ü yerleştirdi.

 

 

ARAP BAHARI

  • Arap baharı, özgürlük, ekonomik fırsat eşitliği, rejim değişikliği, yolsuzluğu bitirmek gibi pek çok farklı isteği içeren Orta Doğu’daki ayaklanmaların, devrimlerin, kitle gösterilerinin ve iç savaşların bütünüdür.

SÜREÇ:

  • İlk olarak Aralık 2010’da Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin eylemi ile bu ülkede başladı.
  • Tunus’taki olaylar 5 Ocak 2011’de Cezayir’e sıçradı. Cezayir, bir dizi reform paketi uygulayarak olayların çatışmaya dönüşmesini engelledi.
  • Mısır’da ise önce Hüsnü Mübarek görevden indirildi. 30 Nisan 2011’de Muhammed Mursi idareyi ele aldı. Ancak Mursi, savunma bakanı General Sisi tarafından bir darbeyle devrildi.
  • Fas’ta gösteriler 17 Ocak 2011’de başladı. Bu gösteriler önemli bir çatışmaya dönüşmeyip anayasa değişikliği ile sonuçlandı.
  • Arap Baharı’nın en kanlı gerçekleştiği ülkelerden biri Libya olmuştur. Kaddafi yönetimi muhalefete karşı silah kullanınca NATO güçleri devreye girdi ve Kaddafi’yi yönetimden düşürdü. Bundan sonra Libya’da olaylar durulmadı.
  • Suriye‘de ise Esad rejimine yönelik olaylar neredeyse ülkenin tamamen parçalanması ile sonuçlanmak üzere. Ülkede yaşanan iç savaş milyonlarca insanı ülkesini terk etmek zorunda bıraktı. Böylece mülteci sorunu ortaya çıktı.
  • Yemen‘de uzun süre direnen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih uğradığı bombalı saldırı sonrasında 2012’de görevinden ayrılmak zorunda kaldı.
  • Bahreyn de ise Arap Baharı’nın etkisiyle başlayan halk isyanı ülkede İran ve Suudi Arabistan’ın etkisi ile bir Şii-Sünni çatışmasına döndü.
  • Ürdün, Kuveyt, Umman, Suudi Arabistan’da ise alınan siyasi ve ekonomik önlemler Arap baharını buralarda önemli bir çatışmaya dönüşmesi ne engelledi.

 

 

D. 11 EYLÜL SALDIRILARI SONRASINDA MEYDANA GELEN TERÖR EYLEMLERİ VE SONUÇLARI

  • 11 Eylül 2001’de 19 el-kaide militanı ele geçirdiği uçaklarla Dünya Ticaret Merkezi’ne ve Pentagon’a çarparak eylem düzenlediler. Bu saldırılar sonucu yaklaşık 3000 kişi öldü. Bu olaydan sonra Birleşmiş Milletler, gerekli tedbirlerin alınmasını kararlaştırıldı. NATO ve Avrupa Birliği, ABD başkanı Bush’un terörizm ile birlikte mücadele çağrısına olumlu cevap verdi.

11 Eylül’den sonra terörizmle mücadele etmek için uluslararası teşkilatlar ortaya çıktı. Bunların başlıcaları:

  •  CODEXTER: Terörle Mücadelede Uzmanlar Komitesi,
  •  MONEYVAL: Para Aklamaya Karşı Mücadelede Tedbirlerinin Değerlendirilmesi Uzmanlar Komitesi
  • EUROJUST: Avrupa Birliği Adli Yargı Ağı,
  • İNTERPOL/ICPO-İNTERPOL: Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı

 

 

E. IRAK VE SURİYE’DEKİ SİYASAL GELİŞMELER VE BU GELİŞMELERİN TÜRKİYE’YE ETKİLERİ

IRAK

  • 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında Amerika, küresel terörizmle mücadele amacıyla önce Afganistan’a saldırdı.
  • Ardından 2003 yılında ikinci Körfez savaşı gerçekleşti.
  • Bu savaş sonunda Saddam Hüseyin yönetimi devrildi.
  • Ancak Saddam Hüseyin’den sonra Irak’ın toprak bütünlüğü çok tehlikeli bir durum aldı. Geçici Irak yönetimi Şii Araplara ve Kürtlere ayrıcalık verirken, Sünni Araplar ve Türkmenler dışlandı.
  • Irak başbakanı Maliki’nin özellikle 2010-2014 arasındaki ayrılıkçı politikaları IŞİD‘in gücünün artırmasına sebep oldu.
  • Ebu Musab el Zerkavi liderliğinde kurulan bu örgüt Musul’u ele geçirince Irak peşmergelerin lideri Mesut Barzani bağımsız Kürt devleti kurmak için girişimlere başladı.

 

NOT: DEAŞ adına alın alan IŞİD örgütü, Irak topraklarının yaklaşık üçte birini işgal etmiştir. Bu örgüt, 2014 yılından itibaren Musul dâhil gerileyerek pek çok toprağı kaybetti.

 

  • 2017 Eylül ayında Irak Kürt bölgesel yönetimini bağımsızlık girişimleri Türkiye ve Irak merkezi yönetimi tarafından tepki ile karşılandı.

 

SURİYE

  • Arap Baharı 2011 Mart’ında Deraa’da çıkan olaylar sonrasında Suriye’ye de sıçradı.
  • Suriye’de yaşanan olaylar bütün Ortadoğu’yu ve dünyayı ilgilendiren bir mesele haline geldi.
  • Çünkü Suriye’de bir tarafta Rusya ve İran’ın desteklediği Esad yönetimi, diğer tarafta ABD ve İsrail’in desteklediği muhalifler karşı karşıya idi.
  • Yaşanan tüm bu olaylar mülteciler sorununu ortaya çıkardı.

 

DİKKAT: Ayrıca Suriye’de gerçekleşen iç savaş PKK‘nın Suriye uzantısı olan PYD/YPG’nin bölgede gücünün artırmasına sebep oldu.

  • Suriye toprak bütünlüğünün korunması ülkemiz için önemlidir. Çünkü Suriye’de yaşanan iç çatışma doğrudan Türkiye’yi etkiler ve tehdit eder bir hale gelmiştir.
  • Bu yüzden Türkiye, 24 Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı Harekâtını, 20 Ocak 2018’de PYD tehdidi karşısında Zeytin Dalı Operasyonunu başlatmıştır.

 

SURİYELİ MÜLTECİLER SORUNU

Mülteci: Değişik sebeplerle ülkesini bırakarak başka ülkelere iltica eden demektir.

  • Suriye’deki iç çatışma sonucu ortaya çıkan mülteci sayısı ikinci Dünya Savaşı’ndan beri en yüksek noktaya ulaşmıştır.
  • Suriyeli mülteciler iç savaştan dolayı başta Türkiye olmak üzere birçok Ortadoğu ülkesine kaçmak zorunda kalmıştır.
  • Avrupa 2015’e kadar bu sorundan etkilenmemiştir. Ancak bu tarihten sonra mültecilerin kaçak yollarla Akdeniz ve Ege üzerinden Avrupa’ya geçmeye başlaması pek çok acı olayın yaşanmasına sebep oldu.
  • Süreçte Avrupa ülkeleri mültecileri aralarında paylaşma kararı alsa da mümkün olduğu kadar az mültecinin Avrupa’ya ulaşması yönünde politikalar izlemeye devam etmektedir.