3. 1960 SONRASI TÜRKİYE’DE MEYDANA GELEN SİYASİ EKONOMİK VE SOSYAL KÜLTÜREL GELİŞMELER

A. ASKERİ MUHTIRA VE DARBELER

1960 DARBESİ

  • Demokrat Parti’nin iktidarının son yılları, başvurdukları antidemokratik yöntemler ve ülkenin yaşadığı ekonomik sıkıntılar sebebiyle siyasal ortam iyice gerilmiş, toplumsal huzursuzluk artmıştı.
  • Bu ortamda 27 Mayıs 1960 tarihinde Türk Silahlı kuvvetlerinden küçük rütbeli subaylardan oluşan bir grup yönetime el koydu.
  • Darbeciler, siyasi partilerin faaliyetine son verdi. Meclis dağıtıldı. Demokrat Parti yöneticileri ve milletvekilleri tutuklandı.

DİKKAT: 1960 darbesi Emir komuta zinciri dâhilinde gerçekleştirilen bir darbe değildir. Darbeciler cunta görüntüsü vermektedir.

  • Darbeyi gerçekleştiren subaylar Milli Birlik Komitesi kurarak 25 Ekim 1961’e kadar ülkeyi yönetti.
  •  Orgeneral Cemal Gürsel liderliğindeki komite kısa sürede ülke yönetimini sivillere bırakacağını ancak önce Yassıada Mahkemelerinin sonuçlanması gerektiğini söylüyordu.

 

YASSIADA MAHKEMELERİ: Salim Başol’un başkanlığını yaptığı bu özel mahkeme 11 ay görev yaptı. Bu davalar sonunda 15 kişi idam cezası, 31 kişi müebbet hapis cezası aldı. İdam cezası alanlardan Celal Bayar’ın cezası yaşından dolayı hapse çevrildi. Ancak 16 Eylül 1961’de Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu, ertesi gün ise Adnan Menderes idam edildi.

 

  •  61 darbesini gerçekleştiren cuntacılar yassıada mahkemelerinin yanında;

EMİNSU: 3 Ağustos 1960’ta 235 general ve 5 bine yakın subayın olduğu “Emekli İnkılâp Subayları” (eminsu) adı verilen kişiler emekli edildi.

147’ler: 29 Ekim 1960’ta gerçeği yansıtmayan gerekçelerle 147 öğretim üyesi üniversiteden atıldı.

  •  27 Mayıs askeri yönetimi, Sıddık Sami Onar başkanlığında profesörlerden oluşan bir heyete 1961 anayasasını hazırlattı. Bu anayasa 9 Temmuz 1961’de kabul edildi. Böylece kurucu meclisin görevi sona erdi ve genel seçimlere gidildi.

Cumhuriyet Senatosu: 1961 anayasasına göre TBMM’nin ikinci bir kanadı olarak Cumhuriyet Senatosu kuruldu. Cumhuriyet tarihinde ilk kez çift meclisli yeni bir sistem ortaya çıktı. Bu senatoyu cumhurbaşkanının seçtiği üyeler, Milli Birlik Komitesi üyeleri ve genel oyla seçilen üyeler oluşturuyordu. Cumhuriyet Senatosu’nun amacı yasama ve denetim çalışmalarının etkili olarak gerçekleştirilmesiydi.

  •  Şubat 1961’de yeniden siyasi faaliyetler serbest bırakıldı Böylece Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (İleride MHP olacak), Yeni Türkiye Partisi, Adalet Partisi gibi çok sayıda parti kuruldu.
  • 1961’de yapılan genel seçimlerde hiçbir parti tek başına iktidar olamadı. Böylece Türk siyasi tarihinde ilk kez koalisyon hükümetleri ortaya çıktı.
  • 1964’te Adalet Partisi genel başkanı Süleyman Demirel oldu. 65’de yapılan genel seçimlerin galibi olan bu parti tek başına iktidarı ele geçirdi. Adalet partisi 1969’da yine tek başına iktidar oldu. Ancak bu yıllarda Türkiye’deki bazı öğrenci olayları yaşanmaya başlamıştı.

12 MART MUHTIRASI 1971

  • 1971 yılı başlarında ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılı durum Türk Silahlı Kuvvetleri’nde huzursuzluğa yol açmıştı.
  • 12 Mart günü Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve kuvvet komutanlarının imzasıyla cumhurbaşkanına, senato ve meclis başkanlarına Türk silahlı kuvvetleri tarafından muhtıra gönderildi.
  • Muhtıranın radyoda okunarak halka duyurulmasından sonra Süleyman Demirel hükümeti istifa etti.

12 EYLÜL 1980 DARBESİ

  • 71 muhtırasından sonra siyasi belirsizliğin giderek arttığı, toplumsal huzursuzluğun giderek yükseldiği, anarşi ve terörün yoğunlaştığı (SAĞ-SOL ÇATIŞMASI) bir dönem başladı.
  • 80’lerin başında ülke örtülü bir şekilde iç savaş yaşıyordu. Bütün bu gelişmeler karşısında 12 Eylül 1980 sabahı başlayan askeri müdahaleyle Türk Silahlı Kuvvetleri bir kez daha yönetime el koydu.

DİKKAT: 1980 darbesi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin emir komuta zinciri içerisinde gerçekleştirilmiştir.

  • 80 darbesi sonucu Genelkurmay Başkanı Kenan Evren başkanlığında Milli Güvenlik Konseyi kuruldu.
  • Bu konsey, kurucu meclis oluşturarak yeni bir anayasa metni hazırlattı.
  • 7 Kasım 1982’de yeni anayasa halk oylamasına sunuldu.
  • Anayasanın kabulü ile birlikte Kenan Evren, Cumhurbaşkanı seçildi.
  • 1983 tarihinde ise darbe sonrası ilk genel seçim yapıldı. Ancak yüksek seçim kurulu sadece üç Parti’nin seçime katılmasına izin verdi. Bunlar; Halkçı Parti, Milliyetçi Demokrasi Partisi ve Anavatan Partisi.
  • 1983’te yapılan genel seçimleri Turgut Özal’ın genel başkanlığını yaptığı ANAP PARTİSİ kazandı.
  •  Özal, başarısını 1987 seçimlerinde de devam ettirdi.
  • 1989’da ise Türkiye’nin 8. Cumhurbaşkanı oldu.

 

B. 1961 VE 1982 ANAYASALARI VE ÖZELLİKLER

1961 ANAYASASI

  • Temel amacı çoğulcu bir demokrasi kurmak olan 61 Anayasası’nda milli, demokratik ve laik özellikleri olan sosyal bir hukuk devleti ilkesi benimsenmiştir.

DİKKAT: Bu yönüyle 1924 Anayasası’nda yer alan 6 ilkeden halkçılık, devletçilik ve inkılapçılığa yer verilmemiştir.

  • Devlet, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Resmi dili Türkçedir. Millet, egemenliğini anayasada belirlenen yetkili organları eliyle kullanır.
  • 1961 anayasası ile getirilen sistemde çağdaş demokrasilerdeki hak ve özgürlüklerin hepsini içine alan üç bölüme yer verilmiştir. Bunlar: “kişi hak ve ödevleri”, “ sosyal ve iktisadi haklar ve ödevler”, “siyasi haklar ve ödevler”
  • 61 anayasası hak ve ödevler bakımından özgürlüğü temel alır.
  • 61 anayasasına göre yasama görevi TBMM’ye aittir. TBMM, Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu’ndan oluşmaktadır. Millet meclisi genel oyla seçilen 450 milletvekilinden oluşur.
  • Ayrıca yasama organı tarafından çıkarılan yasaların anayasaya uygunluğunu incelemek, karara bağlamak için Anayasa Mahkemesi kurulmuştur.

 

1982 ANAYASASI

  •  1982 Anayasası, 61 anayasasına göre daha katı bir anayasa özelliğine sahiptir.
  • Bu anayasa, otoritenin ağırlığını artırmış, devleti birey karşısında korumaya çalışmıştır.
  • 1982 Anayasası önceliği kişiye değil devlete ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne vermiştir.
  •  Örneğin 1961 anayasasının ikinci maddesinde “insan haklarına dayanan devlet” ifadesi, 1982 Anayasası’nda yerini “insan haklarına saygılı devlete” bırakmıştır.

 

C. YURT DIŞINA VE KÖYDEN KENTE YAPILAN GÖÇLER VE SONUÇLARI

İÇ GÖÇ

1960 yılından sonra yaşanan göç hareketlerinin temel sebepleri:

  • Tarım sektöründe makineleşmenin artması, kullanılan ya da ekilebilen toprakların artık son sınırına ulaşması ile tarım sektöründeki işsiz miktarının artışı.
  • Buna karşılık kentlerde sürekli artırılmaya çalışılan istihdam alanları kırsal alanda yaşayan ve işsiz olan nüfusu kentsel alana doğru çekmesi.
  • Sanayi kuruluşlarının büyük kentlerde yoğunlaşması.
  • Kırsaldaki sağlık, ulaşım, eğitim ve beslenme hizmetlerinin yetersizliği.
  • Türkiye’de yaşanan sosyal ve siyasi içerikli olaylar, doğa olayları, ailevi durumlar.
  • Filmlerde, gazete ve dergilerde anlatılan renkli şehir hayatının çekiciliği

DİKKAT: 1960 öncesinde yapılan iç göçler köylerden çıkıp aynı il içindeki şehir merkezlerine doğru gerçekleşirken 1960-90 arası dönemde İstanbul şehrine yoğunlaşmıştır.

Köyden kente yapılan göçlerin sonuçları:

  • Köyden kente yapılan göçlerin en önemli sonuçlarından biri gecekondulaşma sorunudur.
  • Şehirlerde artan işsizlik,
  • Trafik ve ulaşım sorunları,
  •  Çevre kirliliği,
  • Kamusal alanların yağmalanması,
  • Stres, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı,
  • Suç oranlarının artması,
  •  Geleneksel Türk ailesinin yapısının değişmesi.

 

DIŞ GÖÇ

  • Türkiye’den gönüllü ilk dış göç 1958 yılında az sayıda işçinin Federal Almanya’ya gitmesi ile başlamıştır.
  • 1961 tarihinde hükümetler arasında İşgücü Anlaşması imzalanarak Türkiye’den Almanya’ya işçi göçü artarak sürmüştür.

NOT: II. Dünya Savaşı’nda çalışan nüfusunun büyük kısmını kaybeden Almanya, işgücü ihtiyacını bu şekilde Doğu Avrupa ülkelerinden ve Türkiye’den karşılamaya çalışmıştır.

  • 1961 yılında Almanya ile başlayan dış göç furyası zaman içinde Batı Avrupa ve İskandinav ülkelerine de yayıldı. Bir süre çalışıp ülkesine dönme niyeti ile yurtdışına giden ve konuk işçi olarak adlandırılan bu insanlar çoğunlukla ağır sanayi işlerinde çalıştırıldı. Çoğu Türkiye’de bir şehir görmeden doğrudan köylerinden yabancı bir ülkeye giden bu insanlar büyük bir kültür şoku yaşadı.

 

 Ç. EKONOMİK ALANDAKİ LİBERALLEŞME POLİTİKALARI

SERBEST PİYASA EKONOMİSİ VE İTHALAT YASAKLARININ KALDIRILMASI

  • 1960-1980 yılları arasında ekonomide planlı kalkınma dönemi başlamış ve bu planları hazırlanması için Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuştur. Ancak bu teşkilatın hazırladığı program başarıya ulaşmamıştır. Bu dönem İthal İkameci Sanayi Modeli olarak adlandırılır.
  • 1980’li yıllarda artan ekonomik bunalım. 24 Ocak kararlarının açıklanmasına sebep oldu. 24 Ocak kararları IMF tipi istikrar programının yanında, Dünya Bankası’nın geliştirdiği yapısal uyum programının parçalarını içermekteydi. Bu programa göre ihracata dayalı büyüme teşvik edildi. Ulaşım, haberleşme ve diğer altyapı yatırımları hız kazandı. Ekonomi alanındaki bürokratik engeller azaltılmaya çalışıldı.
  • 1980 askeri darbesinden sonra Türkiye ekonomisinde dışa dönük sanayileşme ve liberalleşme politikaları artarak devam etti. Bu döneme Turgut Özal damgasını vurdu.

DİKKAT: Turgut Özal döneminde

  1. Türk lirasının serbestliği,
  2. IMF istikrar programları,
  3.  İhracatı teşvik politikaları
  4.  Kitlerin özelleştirilmesi

gibi birçok uygulama ekonomiyi liberalleştirerek ve aynı zamanda dış dünyaya açarak daha hızlı kalkınmayı sağlamak amacına yöneliktir.

 

D. ÖZELLEŞTİRME POLİTİKALARI

 Özelleştirme: Devlete ait taşınır taşınmaz malların teklif veya ihale yoluyla satılarak özel şirketlere ve kişilere devredilmesidir.

  • 1980 yılına kadar KİT (Kamu İktisadi Teşebbüsleri)’nin özelleştirilmesinden çok yeniden düzenlenmesi şeklinde bir politika takip edilmiştir. ve kitler büyümeye devam etmiştir.
  • 24 Ocak 1980 kararlarından sonra özelleştirme için ilk olarak yasal altyapı oluşturulmaya başlandı.
  • Anavatan Partisi’nin başlattığı bu süreçte 28 Mayıs 1986′da özelleştirmenin genel sınırlarını, kapsamını, uygulamaların yürütülmesini belirleyen kanun yürürlüğe girdi. Ülkemizde gerçek anlamda özelleştirme uygulamalarının başlangıcı bu kanundur.
  • İlk özelleştirme ise Sümerbank’ın yarım kalmış Iğdır Pamuk Dokuma Tesislerinin 1985’te 3 milyar liraya satış oldu.

ULUSLARARASI PARA FONU (IMF) İLE İLİŞKİLER

  • Türkiye’de IMF ile ilk ilişkiler 1958’de Demokrat Parti döneminde başlamıştı. Bu tarihte IMF’den ilk dış borç alındı.
  •  1960, 70, 80 ve 90’lı yıllar boyunca IMF ile ilişkilerde sürekli devam etti.

KDV UYGULAMASI

  • Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde vergi politikasında pek çok değişiklik ve reform yapıldı.  Bunlardan en önemlisi Katma Değer Vergisinin (KDV) kabul edilmesi, vergi sayısında azaltmaya gidilmesi ve vergi iadesi sisteminin getirilmesidir.

KDV sistemine geçişin nedenlerinden bazıları

  1. Vergi adaletini sağlanması,
  2.  Vergi gelirlerinin artırılması,
  3. Vergi kaçakçılığının azaltılması,
  4. Fiyatların genel seviyesinin kontrol altında tutulması,
  5.  Sanayi üzerindeki vergi yükünün azaltılması,

 

E. KÜLTÜREL GELİŞMELER

TRT

  • 1952 yılında ilk defa İstanbul Teknik Üniversitesi stüdyolarında başlayan Türk televizyon yayıncılığı 1964 tarihinde Türk Radyo Televizyon Kurumu’nun kurulması ile kurumsal bir yapıya kavuştu.
  • Böylece Türkiye’de ve dünyada yaşanan kültür, sanat gelişmeleri daha geniş kitlelere ulaşabildi.
  • 1974 yılından itibaren yayına başlayan TRT, 1981 yılında kısmi olarak, 84 yılında ise tamamen renkli yayına geçti.

SİNEMA

  • 1960’larda sinemasında en dikkat çekici özellik toplumsal konuların ele alındığı filmler yapılmasıdır.
  • 1963 Berlin Film Festivali’nde Metin Erksan’ın “Susuz Yaz” filmi altın ayı ödülünü aldı.
  • Yine 1964 yılında Antalya Film Festivali, 1969 yılında Çukurova’nın ürünü pamuğu simgeleyen Altın Koza Film Festivali yapılmaya başlandı.
  • Bu dönemde Cüneyt Arkın’ın rol aldığı “Malkoçoğlu”, “Kara Murat” filmleri ve Ertem Eğilmez’in yönetmenliğini yaptığı “Hababam Sınıfı” film serisi toplumun beğendiği filmler oldu.

MÜZİK

  • 1960’lardan sonra Anadolu rock, pop, arabesk gibi müzik türleri toplum tarafından tanınmaya başladı.
  • Bu yıllarda yerli beste ve düzenlemeler yapıldığı gibi yabancı şarkıların Türkçe sözleri ile orijinal şekli ile çalındığı aranjman türü müzikler doğdu.