Cumhuriyet sadece bir kelimeden ibaret değildir. Biz vatan sevdalılarının gün ışığı, can suyu, yaşam kaynağıdır. Bir bitki nasıl gün ışığı ve su olmadan yaşayamazsa bizler de cumhuriyetsiz yaşayamayız.
Cumhuriyet bizim nefesimizdir. İlk nefesimizi milletin egemenliğine inanan, vatanına ve milletine düşkün Ulu Önder Mustafa Kemal’in 19 Mayıs’ta Kurtuluş Savaşı’nı başlatması ile aldık. Ulu Önder Kurtuluş Savaşı’nı başlatırken halkının vatanını bırakmayacağından, onu düşmana vermeyeceğinden emindi. Türk halkı düşmana teslim olmaz ve özgürlüğünden vazgeçmezdi. İşte bu inanç, bu ümit, bu kararlılık, bu bağımsızlık aşkı ile Ulu Önder sadece bir savaşı değil aynı zamanda yaşam mücadelesinin fitilini ateşledi. Bu fitil bütün Anadolu’ya ulaştı. On beşli gençler annelerini, sıcak yataklarını bırakıp soğuk ve acımasız mermilerin önüne atladılar. Annelerinin “Daha küçüksün. Seni hemen vururlar.” demesine aldırmadı Şekerci Ökkeşler. “Yaşım küçük ama imanım büyüktür. Şehit olacaksam vatan ve millet uğrunda şehit olacağım. Ben ölmeliyim ki düşman sizlere ilişmesin.” diye cevap verdiler. İşte Mustafa Kemal bu gençlere güvendi, cumhuriyeti bu gençlere emanet etti. Cumhuriyetin unutulmamasının, yaşlanmamasının gençler sayesinde olacağını biliyordu. Ve bu ülkenin gençler ile birlikte, bilimin ışığı doğrultusunda, hiç durmadan, yorulmadan, geriye dönmeden kararlı adımlarla yürüyeceğine inanıyordu.
Amasya Genelgesinde “Milleti yine azim ve kararı kurtaracaktır.” sözüyle yaşam mücadelesinin daha ilk yıllarında cumhura ve cumhuriyete olan inancını ortaya koymuştu. Yine Erzurum Kongresine hazırlık çalışmaları yapıldığı günlerde Mustafa Kemal’in yaveri Ulu Önder’e “Kurtuluş Savaşı sonrası zafer sağlandığında hükümet şekli ne olacak?” diye sorduğunda Ulu Önder Atatürk’ün cevabı gayet net ve açıktı: “Zaferden sonra hükümet şekli cumhuriyet olacaktır!” böyle diyerek yaşam kaynağımızın cumhuriyet olacağı sinyallerini vermişti. Ve öyle de oldu. 29 Ekim 1923’de milletin egemenliği ilan edildi.
Bir tohum gibiydi cumhuriyet, toprakları yeşerten. Can suyu misali bir güç… Türk halkının kendisine vurulmaya çalışılan zincirleri kırdığı bağımsızlığını içine çektiği bir nefes…
Biz Türk gençleri de bu nefes için verilen mücadelenin bilincinde olarak, yaşanan zorlukları ve Atamızın bize olan güvenini unutmayarak, insan onuruna yakışan bir biçimde, bilimin ışığıyla ve hayallerimizle bu yolda yürümeliyiz. Bu yolda yürürken yüreğimizin derinliklerinde de şu dizeler olmalı:
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür. Ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim…”
Henüz Hiç Yorum Yapılmamış