KONU 1: MONDROS MÜTAREKESİ (ATEŞKES ANTLAŞMASI) 18 EKİM 1918

  • Mondros, bir ateşkes antlaşması olmasına rağmen maddelerine baktığımızda kayıtsız şartsız bir teslim antlaşması özelliği taşır.
  • Antlaşma Rauf Orbay başkanlığındaki bir heyet tarafından imzalanmıştır.
  • Antlaşma Ege Denizi’ndeki Limni Adası’nın Mondros limanında imzalanmıştır.

NOT: Limni Adası, Çanakkale Savaşı’nda İtilaf Devletlerinin üssü olmuştur. Antlaşma yerinin Mondros olarak seçilmesi, onlar için Çanakkale Savaşı’nın rövanşı özelliği taşır.

Mondros Ateşkes Antlaşmasının Maddeleri

  • İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehlikede gördükleri herhangi bir stratejik noktayı işgal edebilecek (7. MADDE)

DİKKAT: Mondros Ateşkesinin en tehlikeli maddesidir. Çünkü bu madde İtilaf Devletleri’nin yapacakları işgallere hukuki zemin hazırlamaktadır.

  • İtilaf Devletleri Doğu Anadolu’daki altı önemli ilde (Vilayet-i Sitte) güvenliklerini tehlike gördükleri bir durumda bu illeri işgal edebilecektir. (24. MADDE)

DİKKAT: Mondros Mütarekesi’nin ikinci tehlikeli maddesidir. Bu madde de tıpkı 7. Madde gibi İtilaf Devletleri’nin yapacakları işgallere zemin hazırlamaktadır. Ayrıca Vilayet-i Sitte kurmayı planladıkları Ermeni Devleti’ne verecekleri topraklardır.

NOT: Vilayet-i Sitte: Doğu Anadolu’daki 6 il için kullanılmaktadır. Bu iller: Diyarbakır, Harput (Elazığ), Sivas, Bitlis, Van ve Erzurum’dur.

  • Boğazlar derhal açılacak ve İtilaf Devletleri’ne teslim edilecektir.
  • Tüm Osmanlı orduları terhis edilecek, her türlü silah ve cephane İtilaf Devletleri’ne teslim edilecektir.
  • İtilaf Devletleri her türlü haberleşme ve ulaşım yollarına el koyacaktır. (Bütün Telgrafhaneler, Demiryolları, Toros Tünelleri v.b)

DİKKAT: Yukarıdaki üç madde itilaf Devletleri’nin yapacakları işgalleri kolaylaştırmak için antlaşmaya ekledikleri maddelerdir. Daha açık ifade etmek gerekirse, işgaller başladığında oluşabilecek bir Türk direnişini baştan engellemek istemişlerdir.

  • Osmanlı Devleti, savaş esirlerini derhal serbest bırakacak. Ancak aynı durum Osmanlı esirleri için geçerli olamayacak.

DİKKAT: Bu madde de bize antlaşmada Mütekabiliyet (Devletlerin Eşitliği) ilkesinin gözetilmediğini gösterir.

KONU 2: MONDROS’TAN SONRA MEMLEKETİN DURUMU

Mondros’tan Sonra Başlayan İşgaller

  • Mütareke’nin imzalanmasının hemen ardından İtilaf Devletleri daha önce yaptıkları gizli antlaşmalar doğrultusunda işgallere başladı.
  • Mondros’tan sonra ilk işgal edilen Osmanlı toprağı Musul olmuştur.
  • İngiltere, Musul, Urfa, Antep, Maraş, Batum, Kars, Samsun, Merzifon’u işgal etti.
  • Fransa Adana, Dörtyol yani Çukurova yöresini (Kilikya) işgal etti. Ardından İngilizlerden Antep, Urfa, Maraş yöresini devraldı.
  • İtalya, Antalya’dan Konya’ya kadar Akdeniz Bölgesi’ni, Kuşadası, Marmaris, Fethiye ve Bodrum’u işgal etti.
  • Yunanistan, bu işgallerden biraz daha sonra İzmir’i işgal ederek (15 Mayıs 1919) iç kesimlere doğru ilerlemeye başladı. Ayrıca Doğu Trakya’yı işgal etti.
  • Boğazlar ateşkes hükümlerine göre açıldı. Böylece İtilaf Devletleri 13 Kasım 1918’de İstanbul’u fiilen işgal etti.

NOT: İtilaf donanmasının İstanbul’a girdiği gün, hastalığını bahane ederek Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’nı bırakan Mustafa Kemal’de İstanbul’a ulaşmıştır. Boğazda demirli gemilere bakarak “Geldikleri gibi gidecektir.” Demiştir. Bu olay bize Mustafa Kemal’in en baştan Kurtuluşa duyduğu inancı göstermektedir.

Mondros’tan Sonra İstanbul’da Durum

  • Bu arada Osmanlı Devleti’ni savaşa sokan İttihat ve Terakki liderleri ülkeyi terk etmişti.
  • Savaş boyunca tahtta oturan V. Mehmet Reşat, tahttan indirilmiş, yerine VI. Mehmet Vahdettin, padişah olmuştu.
  • Ayrıca Osmanlı Mebusan Meclisi dağıtılmıştı.
  • Sultan Vahdettin, önce Ahmet İzzet Paşa, ardından Tevfik Paşa’ya hükümet kurma görevi verdi. Ancak bu hükümetler kalıcı olmadı.
  • Sonunda Damat Ferit Başbakanlığa

DİKKAT: Sultan Vahdettin ve Damat Ferit başkanlığındaki İstanbul Hükümeti, Mondros’tan sonra gerçekleşen işgallere herhangi bir tepki vermeyip; İtilaf Devletleri’ne karşı işbirlikçi ve teslimiyetçi bir politika belirlediler.

Mondros’tan Sonra Anadolu’da Durum

  • Anadolu’da ise hem İtilaf Devletleri’nin hem de İstanbul Hükümeti’nin işgallerin kalıcı olmadığı (İlhak niteliği taşımadığı) yönündeki telkinleri nedeniyle Halk ne yapacağını bilmez durumdaydı.
  • Ülke genelinde yenilgiden sorumlu tutulan İttihatçılar yakalanıyor. Bir yandan da yoğun bir şekilde Amerikan ya da İngiliz mandasına girme fikirleri gündeme geliyordu.
  • Bu ortamda Wilson İlkeleri’nin etkisi ile Türk Halkı, Cemiyetler kurma yoluna gitti.

NOT: Sebeplerini aşağıda işleyeceğiz.

KONU 3: WİLSON PRENSİPLERİ

DİKKAT: Öncelikle Wilson İlkelerinin I. Dünya Savaşı sürerken ABD Başkanı Woodrow Wilson’un yayınladığı ilkeler olduğunu belirtelim. Bu konuyu şimdi ele almamızın nedeni ise Mondros’tan sonra ülkede ortaya çıkan tablonun oluşmasındaki etkisidir.

  • Wilson İlkeleri, ABD’nin savaşa girmek için belirlediği ve çaresiz durumdaki İtilaf Devletleri’nin savaş sonunda uymaya söz verdiğini ilkelerdir.

Wilson İlkeleri’nin Başlıca Maddeleri

  • Savaş sonunda yenenler yenilenlerden toprak almayacak,
  • Savaş sonunda yenenler yenilenlerden savaş tazminatı almayacak,
  • Bundan sonra devletler sömürgecilik yapmayacak,
  • Devletler arasında gizli antlaşmalar yapılmayacak
  • Devletler arasındaki anlaşmazlıkları barış yoluyla çözmek için uluslar arası bir cemiyet kurulacak
  • Bundan sonra milletler kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahip olacak.

DİKKAT: Bu ilke tarihe Self Determination olarak geçmiştir.

  • Osmanlı topraklarında hangi ulus çoğunluktaysa o ulusa kendi kaderini tayin etme hakkı verilecektir.

DİKKAT: Self Determination ilkesinin Osmanlı Devleti’ne uyarlanmış hali.

  • Boğazlar, Dünya ticaretine açılacak ve uluslar arası bir komisyon tarafından yönetilecek

DİKKAT: Doğrudan Osmanlı Devleti’ni ilgilendiren bu iki madde, aynı zamanda Wilson İlkeleri’nin Osmanlı Devleti açısından zararlı olan maddeleridir. Özellikle Self Determination ilkesi Osmanlı Devleti’nin kesinlikle parçalanacağını göstermektedir.

Wilson İlkeleri’nin Sonuçları

  • Bu ilkelerin ilk etkisi I. Dünya Savaşı’nın bitişini hızlandırması olmuştur. Bu ilkelerin uygulanacağına inanan İttifak Devletleri daha kolay teslim olmuştur.
  • İtilaf Devletleri’nin, Mondros’tan sonra başladıkları işgallerin geçici olduğunu, barış antlaşmasının ardından Anadolu’dan çekileceklerini söylemesine zemin hazırlamıştır.
  • Bu propaganda Anadolu halkının işgallere tepki vermesini, dolayısıyla Kurtuluş Savaşı’nın başlamasını geciktirmiştir.
  • Self Determinasyon ilkesi nedeniyle Türk halkının cemiyetler şeklinde örgütlenmesine sebep olmuştur.

NOT: Türk halkı “Bulunduğumuz bölgede Türklerin çoğunlukta olduğunu Dünya’ya ispat edersek bize bağımsız olma hakkı tanınır.” diye inanmış.

  • Yine Self Determination ilkesi Anadolu’da ulusal değil bölgesel kurtuluş çareleri aranmasına sebep olmuştur.
  • Wilson ilkeleri, Anadolu’da bir Amerikan sempatisi yaratmıştır. Böylece vatansever aydınlar arasında bile Amerikan mandasına girme fikri ciddi bir şekilde gündeme gelmiştir.
  • İngiltere, Wilson ilkelerini bahane ederek Batı Anadolu’nun İtalya yerine Yunanistan’a verilmesini sağlamıştır.
  • Paris Barış Konferansı’nda gerçekleşen bu olay sonucunda İtilaf Devletleri arasındaki ilk parçalanmalar da başlamıştır.
  • Sömürgeciliğin yerine Manda ve Himaye fikrinin doğmasına sebep olmuştur.
  • Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) doğmuştur.

ABD’nin I. Dünya Savaşı’na Girerken Wilson İlkelerini Yayınlama Nedeni Nedir?

  • Wilson ilkeleri, Dünya devletleri arasında süregelen ekonomik yarışa ABD’nin girme çabasının bir ürünüdür. Sömürgeciliğin bitmesi durumunda ABD, Dünya’nın her yerinde ticaret yapabilecektir.
  • Ayrıca ABD’nin I. Dünya Savaşı’na girmesi, kurulduğundan beri izlediği Monreo Doktrini’ni (ABD’nin yalnızlık siyaseti) ilk kez terk etmesi anlamına gelir. Wilson ilkelerine rağmen umduğunu bulamayan ABD, savaştan sonra Monreo Doktrini’ne geri dönmüştür.

KONU 4: MONDROS’TAN SONRA KURULAN CEMİYETLER

  • Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ardından başlayan işgaller ve bu işgallere karşı İstanbul Hükümetinin tepkisiz kalması üzerine Türk halkı cemiyetler şeklinde örgütlenmiştir.
  • Halkın cemiyetler şeklinde örgütlenmesinin bir nedeni de yukarıda bahsettiğimiz gibi Wilson İlkeleri’dir.
  • Gerçekleşen işgallerin geçici olduğunu düşünen halk, yaşadığı bölgede Türklerin çok olduğunu ispat etmeyi kurtuluş reçetesi olarak görmüştür.
  • Mondros’tan sonra kurulan cemiyetleri yararlı cemiyetler ve zararlı cemiyetler olarak ikiye ayırırız.

1. YARARLI (MİLLİ) CEMİYETLER

YARARLI CEMİYETLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ

  • Bulundukları bölgede Türklerin çoğunlukta yaşadığını basın-yayın yoluyla Dünya’ya ispat etmek için kurulmuşlardır.

DİKKAT: Bu yüzden büyük çoğunluğunun isminde Müdafaa-i Hukuk ya da Muhafaza-i Hukuk kelimeleri vardır.

  • Kuruluşlarında milliyetçilik fikri etkili olsa da ulusal değil bölgesel kurtuluşu amaçlamışlardır.

NOT: Bunun nedeni de yine Wilson ilkelerinin Self Determination ilkesidir.

  • İşgal güçleri, azınlık çeteleri ve İstanbul Hükümeti ile mücadele etmişlerdir.
  • Hukukla müdafaanın bir anlamı olmadığını anladıktan sonra silahlı direnişi başlatmışlardır. Yani Kuvayi Milliye’nin ortaya çıkmasını sağlamışlardır.

NOT: Bu konuda dönüm noktası İzmir’in işgali olmuştur.

  • Çalışmalarıyla Milli Direniş Ruhunun doğmasını sağlamışlardır.
  • Erzurum Kongresi ile Doğu Anadolu’daki, Sivas Kongresi ile tüm yurttaki yararlı cemiyetler birleşmiştir.

MONDROS’TAN SONRA KURULAN BAŞLICA YARARLI CEMİYETLER

 Kilikyalılar Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

  • Çukurova Bölgesi’nde Türklerin çoğunlukta yaşadığını basın-yayın yoluyla ispatlamaya çalışmışlardır.
  • Fransızlarla ve Fransızların silahlandırdığı Ermenilerle mücadele etmişlerdir.

 NOT: Tehcir Kanunu ile Suriye’ye gönderilen Ermeniler, İntikam Tugayları kurmuş, bunlar Fransa tarafından donatılmış ve kullanılmıştır.

Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (Şark Vilayetleri Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti)

  • Doğu Anadolu’da Türklerin çoğunlukta yaşadığını basın-yayın yoluyla ispatlamaya çalışmışlardır.
  • Ermeni çeteleri ile mücadele etmişlerdir.

NOT: Bu cemiyet Erzurum Kongresi’nin toplanmasında etkili olmuştur.

Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti

  • Karadeniz Bölgesi’nde Türklerin çoğunlukta olduğunu basın-yayın yoluyla ispatlamaya çalışmıştır.
  • Pontus Rumlarının oluşturduğu çetelerle mücadele etmişlerdir.

İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

  • İzmir ve çevresinde Türklerin Rumlardan çok olduğunu basın-yayın yoluyla ispatlamaya çalışmışladır.
  • İzmir’in işgalinden sonra kapanmış, yerini Reddi İlhak Cemiyeti’ne bırakmıştır.

Reddi İlhak Cemiyeti

  • İzmir’in işgali ve işgal sırasında yaşananlar, işgallerin ilhak (kalıcı olarak toprağına katma) niteliğinde olduğunu gösterdi.
  • Bunun üzerine kurulan cemiyet, Batı Anadolu’da Kuvayi Milliye’nin doğmasını sağladı.
  • Yunan kuvvetleri ve Rum çeteleri ile mücadele etti.

NOT: Balıkesir ve Alaşehir Kongreleri bu cemiyetin çalışmalarıyla toplanmıştır.

Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

  • Trakya bölgesinde Türklerin çoğunlukta olduğunu basın-yayın yoluyla ispat etmeye çalıştı.
  • Trakya Bölgesi’nde Rum çeteleri ve Yunanlılarla mücadele etti.

Milli Kongre Cemiyeti

  • İstanbul’da aydınlar tarafından kurulan bu cemiyet bölgesel kurtuluşun çare olmadığını, ulusal kurtuluşun gerekli olduğunu savundu.

DİKKAT: Ulusal kurtuluşu amaçlaması açısından diğer cemiyetlerden ayrılır.

Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti

  • Türk kadınının Milli mücadele süresince örgütlenmesini ve bu mücadeleyi destek vermesini amaçlamıştır.

Karakol Cemiyeti

  • Eski İttihatçı Kara Kemal tarafından kurulmuş ve İstanbul’da bir yer altı örgütü şeklinde faaliyet göstermiştir.
  • İstihbarat faaliyetleri, Anadolu’ya silah ve milli mücadeleye katılmak isteyenlerin geçirilmesi konusunda büyük hizmetleri olmuştur.

2. ZARARLI CEMİYETLER

TÜRKLERİN KURDUĞU ZARARLI CEMİYETLER (MİLLİ VARLIĞA DÜŞMAN CEMİYETLER)

DİKKAT: Bu cemiyetlerin tek ortak özelliği başlıkta yazdığı gibi milli varlığa düşman cemiyetler olmasıdır.

Sulh ve Selameti Osmaniye Cemiyeti

  • Bu cemiyet yaşananların sebebinin padişahın sözünden dışarı çıkılması olduğunu, sulhun ve selametin ancak padişahın emirlerine uymakla geleceğini savunur.

Teali İslam Cemiyeti

  • Sulh ve Selameti Osmaniye Cemiyeti ile benzer şeyleri savunur.
  • Padişah aynı zamanda halifedir. Kurtuluş halifenin emirlerine uymakla gelecektir.

İngiliz Muhipler Cemiyeti

  • İngiliz sevenler cemiyeti, İngiliz mandasına girilmesi gerektiğini savunur.
  • Bu cemiyetin üyeleri arasında Başbakan Damat Ferit ve İstanbul Hükümeti’ndeki pek çok devlet adamı vardır.

Kürt Teali Cemiyeti

  • Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bir Kürt devleti kurmayı amaçlar.

DİKKAT: Bağımsız bir Kürt devleti amacı taşısa da bu cemiyeti milli varlığa düşman cemiyetler içerisine alıyoruz. Çünkü kurucularına rağmen Kürt halkının böyle bir talebi ya da ayrılıkçı düşünceleri yoktur.

Wilson Prensipleri Cemiyeti

  • Amerikan mandasına girmenin en gerçekçi kurtuluş yolu olduğunu savunur.

DİKKAT: Bu cemiyet zararlı cemiyetlerin en masumudur diyebiliriz. Kurucuları arasında Halide Edip gibi vatansever aydınlar vardır. Ayrıca Amerikan mandası fikri hem Erzurum hem de Sivas Kongrelerinde gündemi epeyce meşgul etmiştir.

Hürriyet ve İtilaf Fırkası Ve Ahrar Fırkası

  • Bu iki parti Meşrutiyet devrinden beri İttihat ve Terakki’nin siyasi rakibidir.
  • Şimdi de Milli mücadele yanlılarını İttihatçılıkla suçlayarak karşısında durmaktadır.

 

AZINLIKLARIN KURDUKLARI ZARARLI CEMİYETLER

AZINLIK CEMİYETLERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ

  • Azınlık cemiyetlerini diğer cemiyetlerden ayıran en önemli özellik, bu cemiyetlerin bağımsız devlet kurmayı amaçlamasıdır.
  • Bu cemiyetler İtilaf Devletleri tarafından finanse edilmiş, yönlendirilmiş ve kullanılmıştır.
  • Gerçekleştirdikleri saldırılarla Türk topraklarının işgalini kolaylaştırmışlardır.

NOT: Mondros Mütarekesi’nin 7. Maddesini hatırlayalım.

  • Kuruluşlarında Ermeni ve Rum patrikhanelerinin etkisi vardır.

ERMENİLERİN KURDUĞU ZARARLI CEMİYETLER

  • Taşnak
  • Hınçak

NOT: Ermeniler Doğu Anadolu, Çukurova Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu’da faaliyet göstermiştir.

RUMLARIN KURDUĞU CEMİYETLER

  • Mavri Mira: Megali İdea’yı gerçekleştirmek için Batı Anadolu ve Trakya’da faaliyet yürütmüştür. MEGALİ İDEA: Yunan büyük ülküsüdür. Nihai amaç Bizans devletini yeniden kurmaktır.
  • Etniki Eterya: Megali İdea’yı gerçekleştirmek için Batı Anadolu ve Trakya’da faaliyet yürütmüştür.
  • Pontus Rum: Trabzon Rum İmparatorluğunu yeniden kurma amacı taşır. Karadeniz Bölgesi’nde faaliyet göstermiştir.

YAHUDİLERİN KURDUĞU ZARARLI CEMİYETLER

  • Makabi
  • Alyans İsrailit

NOT: Yahudilerin amaçları da Kudüs ve çevresinde bağımsız bir Yahudi devleti kurmaktır. (Bugünkü İsrail Devleti)

KONU 5: PARİS BARIŞ KONFERANSI VE İZMİR’İN İŞGALİ

PARİS BARIŞ KONFERANSI (18 OCAK 1919)

  • Dünya Savaşı’nı kazanan İtilaf Devletleri’nin, İttifak Devletleri’ne imzalatacakları barış antlaşmalarının koşullarını kendi aralarında belirlemek için toplandıkları konferanstır.
  • Konferansa İngiltere’nin çıkarlarının damga vurduğunu söyleyebiliriz.

Paris Barış Konferansı’ndan Şu Sonuçlar Çıkmıştır:

  • Osmanlı Devleti dışında kalan diğer İttifak Devletleri ile imzalanacak olan (Versay, St. Jermen, Nöyyi, Trianon) barış antlaşmalarının koşulları belirlenmiştir.
  • İngiltere, bu konferansta Yunan tezinin kabul edilmesini sağlamıştır. Konferansa sahte belgeler sunan Yunanistan, Batı Anadolu’da Rumların Türklerden çok olduğunu iddia etmiş ve İngiltere’nin desteği ile bu iddiayı kabul ettirmiştir.
  • Böylece Wilson ilkelerini bahane eden İngiltere, Batı Anadolu’nun İtalya’ya değil de Yunanistan’a verilmesini sağlamıştır.

NOT: Gerçekte ise İngiltere’nin asıl amacı Sömürgelerine giden yol, yani Akdeniz’de İtalya’nın daha güçlü hale gelmesini istememesidir.

  • Ayrıca, Batı Anadolu’da Rumların Türkler tarafından katledildiğini iddia eden İngiltere, konferansa acilen Yunanistan’ın İzmir’i işgal etmesi kararını kabul ettirmiştir.
  • Bu kararları kabul etmeyen İtalya konferansı terk etmiştir. Böylece İtilaf Devletleri arasındaki ilk bölünme gerçekleşmiştir.
  • İtalyan delegesinin konferansı terk etmesi Osmanlı Devleti ile yapılacak barış antlaşmasının esaslarının belirlenmesini de engellemiştir.
  • Savaş sonunda sömürgecilik yapmamaya söz veren İtilaf Devletleri, Manda ve Himaye fikrini ortaya atmıştır.
  • Savaş sonunda Savaş tazminatı almamaya söz veren İtilaf Devletleri Savaş tamiratı adı altında aynı parayı almaya karar vermiştir.
  • Cemiyet-i Akvam’ın (Milletler Cemiyeti) kurulması kararlaştırılmıştır.

DİKKAT: Konferansta Wilson İlkelerine uymaya söz veren İtilaf Devletleri’nin bu ilkeleri bile kendi çıkarları doğrultusunda kullandığını gören ABD, Monreo Doktrini’ne geri döndü.

İZMİR’İN İŞGALİ (15 Mayıs 1919)

  • Paris Barış Konferansı’nda alınan karar gereği İtilaf donanmasının koruması altında İzmir’e gelen Yunanlılar 15 Mayıs 1919’da karaya çıktılar.
  • Yunan ordusunun Kordon’dan geçişi sırasında gazeteci Hasan Tahsin, düşmana ilk kurşunu sıktı.

NOT: Hasan Tahsin’in attığı ilk kurşun Batı Anadolu’daki direnişin başlaması açısından önemlidir. Ancak düşmana karşı atılan ilk kurşun Hatay/Dörtyol’da atılmış ve Kuvayi Milliye ilk burada doğmuştur.

  • Yunanlılar İzmir’e çıktıktan sonra halka karşı saldırgan bir tutum izlediler ve iç kesimlere doğru ilerlemeye başladılar.

İzmir’in İşgalinin Sonuçları

  • İşgal ve sonrasında yaşananlar Türk halkının büyük tepkisine neden oldu. Ülke çapında büyük protesto gösterileri yapıldı.

NOT: Bunların en büyüğü Sultan Ahmet Mitingidir.

  • İzmir’in işgali Türk halkının işgallerin geçici olmayıp ilhak niteliğinde olduğunu anlamasını sağladı.
  • Böylece hukukla müdafaadan vazgeçen halk, silahla müdafaaya başladı. Yani Batı Anadolu’da Kuvayi Milliye hareketi başladı.

DİKKAT: İşgal ve sonrasında yaşananlar İtilaf Devletleri’nin bölgeye bir araştırma heyeti göndermesine neden oldu. Böylece Amiral Bristol Raporu ortaya çıktı.

AMİRAL BRİSTOL RAPORU

  • İtilaf Devletleri’nin İzmir’in işgalinden sonra yaşananları araştırmak için bölgeye gönderdiği heyetin düzenlediği rapordur.

Amiral Bristol Raporuna Göre:

  • Batı Anadolu’da iddia edildiği gibi Rumlar Türklerden çok değildir.
  • Yine iddia edildiği gibi Türkler tarafından Rumlara yönelik bir katliam yoktur.
  • Bölgede yaşanan olayların sorumlusu Yunanistan’dır.
  • Bu yüzden derhal Yunanistan bölgeyi terk etmeli, Bölgeye düzeni sağlayacak başka bir İtilaf Devleti gönderilmelidir.

Amiral Bristol Raporunun Önemi

  • Bu belge İtilaf Devletleri’nin yaptıkları işgalin haksızlığını, dolayısıyla Türklerin haklılığını kendi kendilerine itiraf etmeleri demektir.

NOT: Bu itirafa rağmen işgal konusunda hiçbir şey değişmemiştir.

GENERAL HARBOUR RAPORU

  • Amiral Bristol Raporu, Batı Anadolu’da İngiliz çıkarlarına ters düşmekteydi. Bunun üzerine İngiltere’de adeta intikam almak için İngiliz General Harbour başkanlığındaki bir heyeti Ermeni iddialarını araştırmak için Doğu Anadolu’ya gönderdi.

General Harbour Raporuna göre:

  • Ermeni iddiaları asılsızdır.
  • Doğu Anadolu’da Türkler Ermenilerden daha fazladır.
  • Doğu Anadolu’da Türklerin Ermenileri katlettiği iddiası temelsizdir.

General Harbour Raporunun Önemi

  • Bu rapor da Ermeni iddialarının asılsızlığını ve Doğu Anadolu’nun Tür yurdu olduğunu İtilaf Devletleri’nin kabul etmesi anlamına gelmektedir.

NOT: Ancak bu itirafa rağmen Doğu Anadolu’yu Ermenilere vermeye çalışmaktan vazgeçmemişleridir.

KUVAYİ MİLLİYE

  • Mondros Ateşkesinden sonra başlayan işgallere karşı İstanbul Hükümeti’nin tepkisiz kalması üzerine Türk halkı tarafından başlatılan milis direniş hareketinin adıdır.

DİKKAT: Kuvayi Milliye sivillerden ve küçük gruplardan oluştuğu için gayri nizami harp (Gerilla Savaşı) tekniklerini uygulamıştır.

  • Yukarıda da değindiğimiz gibi Kuvayi Milliye ilk olarak Hatay/Dörtyol’da doğmuştur. Batı Anadolu’da ise İzmir’in işgali ile başlamıştır.

Kuvayi Milliye’nin Faydaları

  • Yunan ordusunu durduramasa da yavaşlatmıştır.
  • Böylece Kurtuluş Savaşı’nın örgütlenmesi için gereken zamanı kazandırmıştır.
  • Verdiği mücadele ile milli direniş ruhunu ateşlemiştir.
  • TBMM’ye karşı çıkan isyanları bastırmıştır.
  • Düzenli ordunun çekirdeğini oluşturmuştur.
  • İşgal güçlerinin yanı sıra Ermeni ve Rum çeteleri ile mücadele etmiş, savunmasız Türk halkını bunlara karşı korumuştur.
  • Güney Cephesi’nde mücadeleyi sonuna kadar Kuvayi Milliye birlikleri sürdürmüştür.