2. ATATÜRK DÖNEMİ’NDE TÜRK DIŞ POLİTİKASI (1923-1938)
A) TÜRKİYE-YUNANİSTAN İLİŞKİLERİ:
- Lozan konferansından sonra Türkiye ile Yunanistan arasındaki en büyük sorun nüfus mübadelesi olmuştur.
- Anlaşmazlığın temel sebebi Yunanistan’ın daha fazla sayıda Rum nüfusu İstanbul’da yerleşik saydırmaya çalışmasıdır.
NOT: Bu sorun etabli sorunu olarak bilinir. Etabli yerleşiklik demektir.
- Etabli sorunu ile bağlantılı olarak İstanbul’daki Rum Ortodoks patriği ile ilgili bir sorun da ortaya çıkınca iki ülke arasındaki durum neredeyse Lozan öncesine dönmüştür.
Sorunun çözümü:
- Venizoles’in Yunanistan başbakanı olması ve ardından Türkiye’ye yaptığı ziyaret ile Türk-Yunan ilişkileri yumuşamış ve 1930’da imzalanan sözleşme ile nüfus mübadelesi sorunu çözülmüştür.
- Bu sözleşmeye göre: İstanbul Rumları ve batı Trakya Türklerinin hepsi etabli (yerleşik) kabul edilmiştir.
DİKKAT: Türkiye ile Yunanistan arasında başlayan iyi ilişkiler;
- Balkan Antantı’nın ortaya çıkışı
- Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne girişinde etkili olmuştur
B) TÜRKİYE-İNGİLTERE İLİŞKİLERİ VE MUSUL SORUNU
- İngiltere için Yakındoğu’da iki önemli konu vardır bunlar: Boğazlar ve Ortadoğu
- Lozan Konferansı’nda boğazlar konusunda bir anlaşma sağlanmıştı ancak Musul sorunu çözülmeden bırakılmıştı.
Musul sorunu
- Musul meselesi ile ilgili ikili görüşmeler 1924 Haliç Konferansı’nda başladı.
- Bu konferansta İngiltere Lozan’daki iddialarını tekrarlayıp, Musul’u vermek bir yana Hakkari’nin de Nasturilere verilerek Irak’a bağlanmasını istedi.
- Anlaşma sağlanamayınca konu Milletler Cemiyeti’ne havale edildi. Milletler cemiyeti uluslararası barış’tan çok İngiliz çıkarlarına hizmet eden bir cemiyetti. Bu yüzden İngiltere’nin isteği yönünde bir karar çıktı.
- Türkiye, Milletler Cemiyeti’nin kararını tanımadı.
· ANCAK;
1. Tam bu dönemde patlak veren Şeyh Sait isyanı ve
2. Türkiye’nin uluslararası kamuoyunda yalnız kalması üzerine
- İngiltere ile 5 Haziran 1926′da Ankara Antlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile Musul Irak bırakıldı.
NOT: Musul meselesi çözümlendikten sonra İngiltere ile ilişkiler hızla iyileşti.
C) TÜRKİYE-FRANSIZ İLİŞKİLERİ
Lozan konferansından sonra Türkiye-Fransız ilişkileri 4 ana başlıkta ortaya çıkmıştır.
1 Osmanlı Borçları
- Türkiye, Lozan Konferansı’nda Osmanlı borçlarının üzerine düşen kısmını ödemeyi kabul etmişti.
- 1928 yılında Türkiye ile Fransa arasında borçların ödenmesi ile ilgili bir anlaşma yapıldı.
- Türkiye bu borçların büyük kısmını ödedi ancak 1929 Dünya Ekonomik Buhranı nedeniyle borçların bir kısmı ödenemedi.
- Borçların geri kalan kısmı 1933’te yapılan yeni bir anlaşma ile 1950 yılına kadar tamamen ödendi.
NOT: Türkiye, Osmanlı borçlarından üzerine düşen kısmı ödeyen tek ülkedir
2 Hatay sorunu
- İleride işleyeceğiz
3 Yabancı okullar meselesi
- Türkiye, 1924 yılında çıkardığı Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile tüm yabancı okulları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlamıştır.
- Bu okullarda genel kültür derslerinin Türkçe öğretilmesi, bu derslerin Türk öğretmenler tarafından verilmesi, okulların Türk müfettişler tarafından denetlenmesi kabul edilmiştir.
- Fransa ve papalık bu meseleye karışmak istese de Türkiye bu konunun bir iç mesele olduğunu belirterek görüşme taleplerini reddetti.
DİKKAT: Yabancı okullar sorunu bir dış sorun değildir. Testlerde dikkat edelim.
4 Bozkurt-Lotus çarpışması
- Atatürk döneminde iki ülke arasındaki ilişkilerin gerginleşmesi ne sebep olan olaylardan birisi de Bozkurt-Lotus çarpışmasıdır.
- Bozkurt isimli Türk gemisi ile Lotus isimli Fransız gemisi Ege Denizi’nde çarpışmış ve 8 Türk denizcisi ölmüştür.
- Lotus gemisinin kaptanı Türk yargısı tarafından tutuklanmış ve konu 1927’de Lahey Adalet Divanı’nda Türkiye lehine sonuçlanmıştır.
NOT: Bu süreçte Türkiye’yi adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt temsil etmiştir. Mahmut Esat Bey soyismini buradan almıştır.
Ç. TÜRKİYE SSCB İLİŞKİLERİ
- İki devlet arasında milli mücadele yıllarında başlayan dostluk ilişkileri, (Moskova antlaşması) bu dönemde de devam etmiştir.
NOT: Ayrıntılı bilgi için bakınız: MOSKOVA ANTLAŞMASI
- İki ülke arasında 1925’te Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması imzalanmıştır.
DİKKAT: Bu anlaşma, Avrupalıların imzaladıkları Locarno Anlaşması’na karşılık olarak yapılmıştır.
NOT: Cumhuriyet’in ilanının 10 yıl dönümünde Sovyet sinemacılara 2 filmi yaptırılmıştır. Bunlardan birisi: “Ankara: Türkiye’nin kalbi”, diğeri ise: “Türk inkılâbında Terakki Hamleleri’dir.” Hepimizin bildiği ünlü 10 yıl nutku görüntüleri, Ankara: Türkiye’nin kalbi filminden alınmaktadır.
D. TÜRKİYE’NİN MİLLETLER CEMİYETİ’NE (CEMİYET-İ AKVAM) ÜYELİĞİ (18 TEMMUZ 1932)
- Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam), Wilson ilkeleri gereği, Paris Barış Konferansı’nda kurulmuştu.
- Türkiye, Milletler Cemiyeti’nin uluslararası barış yerine büyük devletlerin çıkarlarına hizmet eden bir kuruluş olduğunu biliyordu.
- Ancak, Türkiye’nin dış politikadaki temel ilkesi; Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh.” Sözü idi.
SONUÇ:
- Türkiye, Cemiyete başvuru yapmayıp davet edilmiştir. Ve bu cemiyete davet ile giren tek ülkedir.
- Yunanistan’ın desteği ve İspanya’nın teklifi ile 1932’de katıldı.
E) BALKAN ANTANTI (9 ŞUBAT 1934)
- 1933 yılından itibaren Nazi Almanya’sının ve Faşist İtalya’nın hızla silahlanması dünya barışını tehdit etmeye başlamıştı.
- Almanya’nın Doğu Avrupa’da, İtalya’nın Balkanlarda çıkarları ve emelleri vardı.
- Bu tehdit Balkan devletlerinin yakınlaşmasına sebep oldu.
- Nüfus Mübadelesi sorununun çözülmesi ile birlikte 1930’dan itibaren Türkiye ile Yunanistan arasında iyi ilişkiler başladı.
- 1933’te anlaşan bu iki ülke yanına Yugoslavya ve Romanya’nın katılmasıyla 1934’te Balkan Antantı imzalandı.
Balkan Antantına katılan devletler:
- Türkiye,
- Yunanistan,
- Yugoslavya
- Romanya
Balkan Antantına katılmayan balkan devletleri;
- Arnavutluk, İtalya’nın baskısından dolayı,
- Bulgaristan, yayılmacı bir politika izlediğinden dolayı,
- Makedonya ise Yunanistan ve Yugoslavya ile sorun yaşadığından katılamamıştır.
Balkan Antantı’yla;
- Balkan Devletleri birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı göstermeye,
- İç işlerine karışmamaya,
- İçlerinden birine yapılan saldırıya kendilerine yapılmış gibi davranacaklarına söz vermişlerdir.
DİKKAT: Ancak askeri bir yardım ya da İttifak anlaşması değildir.
BÖYLECE: Türkiye, Balkan Antantı’yla batı sınırını güvence altına almıştır.
F) MONTREUX (MONTRÖ) BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ (20 TEMMUZ 1936)
- Lozan Barış Antlaşmasına göre; Boğazlardan geçişi uluslararası bir komisyon yürütmekteydi. Ayrıca Türkiye Boğazların her iki yakasında 20’şer kilometrelik kısımda asker bulundurmamayı kabul etmişti.
DİKKAT: Bu durumda herhangi bir savaş çıkması halinde Boğazlar savunmasız durumdaydı. Ayrıca Boğazlar ile ilgili bu kararlar Türkiye’nin egemenlik haklarından ve Misak-ı Milli’den verdiği bir tavizdi.
- İtalya’nın Habeşistan’ı işgali ve Almanya’nın Versay Antlaşmasında askersiz bölge olarak kabul edilen Ren bölgesine asker sokması üzerine Türkiye harekete geçti.
- Boğazların tehlikede olduğunu ilgili devletlere bir nota ile bildiren Türkiye, bu konuda bir konferans toplanmasını istedi.
- Sonuçta İsviçre’nin Montreux kentinde toplanan SSCB, İngiltere, Yunanistan, Fransa, Japonya, ve Yugoslavya 20 Temmuz 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzaladı.
Bu sözleşmeye göre,
- Boğazlar komisyonu kaldırılarak görev ve yetkileri Türkiye’ye verildi.
- Türkiye, boğazların iki yakasında asker bulundurabilecekti.
- Türkiye savaşa girerse ya da savaş tehlikesi ortaya çıkarsa boğazları istediği gibi kapatabilecekti.
- Ticaret gemileri boğazdan serbestçe geçebilecek savaş gemilerine sınırlandırılmalar konulacak.
BÖYLECE:
- Boğazlar üzerindeki Türkiye egemenliği kayıtsız şartsız kabul edildi.
- Boğazlar meselesi Misak-ı Millî’ye göre çözümlendi.
- Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki durumunu güçlendirdi.
G) SADABAT PAKTI (8 TEMMUZ 1937)
- 1933 yılından itibaren Faşist İtalya’nın ve Nazi Almanya’sının hızla silahlanması, dünya barışını tehdit etmeye başladı.
- Özellikle İtalya’nın Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da çıkarları vardı.
- Bu tehdit Ortadoğu’da sınır komşusu olan, Türkiye, İran, Irak ve Afganistan’ın yakınlaşmasına sebep oldu.
- Böylece 1937’de İran’ın Tahran Kentindeki Sadabat Sarayı’nda Sadabat Paktı imzaladı.
Sadabat Paktı’na Katılan Devletler
- Türkiye
- İran
- Irak
- Afganistan
- Sadabat Paktı ile bu dört devlet, birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı göstermeye, İç işlerine karışmamaya ve söz vermişlerdir.
BÖYLECE; Türkiye, İran, Irak, Afganistan sınırlarını güvence altına almış oldular.
DİKKAT: Sadabat Paktı’na Türkiye ile yaşadığı Hatay sorunundan dolayı Suriye katılmamıştır.
Ğ) HATAY’IN ANAVATANA KATILMASI (30 HAZİRAN 1939)
- İtalya ve Almanya’nın izlediği saldırgan politikalardan dolayı Fransa 1936’da Hatay’daki manda yönetimini sona erdirdi ve Hatay’a özerklik verildi. Ancak Türkiye, Hatay’ın anavatana bağlanmasını istiyordu.
- 1938’e kadar bu konuda olumlu bir gelişme yaşanmadı. Üstelik Atatürk’ün sağlığı oldukça kötüleşmiş ve dışarıda onun sağlık durumu ile ilgili olumsuz haberler çıkmıştı.
- Tüm bu gelişmelerden ötürü dinlenmesi tavsiye edilmesine rağmen Atatürk, 1938 Mayıs’ında önce Mersin’e sonra Adana’ya gelerek bölgedeki askerleri denetlenmiş ve gerekirse Hatay’a Türk askerini göndereceğini ima etmişti.
- Yeni bir savaşın kapıya dayandığı bu dönemde Türkiye ile ilişkilerin daha fazla gerilmesini göze alamayan Fransa, geri adım atarak Hatay’da seçim yapılmasına müsaade etmiştir.
- Yapılan seçimlerde 40 Hatay mebusunun 22’si Türk asıllı idi.
- 2 Eylül 1938’de açılan Hatay Meclisi devlet başkanlığına Tayfur Sökmen’i getirdi. Abdurrahman Melek ise başbakan oldu. Böylece bağımsız Hatay Cumhuriyeti kurulmuştu.
- Hatay Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 1 yıl kadar sonra Hatay Meclisi 29 Haziran 1939‘da anavatana katılma kararı aldı.
NOT: Atatürk bu meselenin çözümü için sağlığı pahasına çok çaba sarfetmiştir. Ancak meselenin tam olarak çözümü onu ölümünden sonra gerçekleşmiştir.
Henüz Hiç Yorum Yapılmamış