DİKKAT: Kurtuluş Savaşımızın örgütlenmesi için çok önemli birer adım olan, bu iki kongreyi en iyi birbirleri ile karşılaştırarak öğrenebiliriz. Kongrelerde alınan kararlar arasındaki benzerlik ve farklılıklar bizim soruları cevaplamamızı sağlayacaktır.
- Aslında, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, savaşı örgütlerken Amasya Genelgesinden sonra düşündükleri adım Sivas’ta bir kongre toplamaktır. Ancak bu arada, Doğu illerinin geleceğini konuşmak üzere Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin çalışmaları ile Erzurum’da bir kongre toplanacağını öğrenirler. Sivas’tan önce bu kongreye katılmaya karar verirler.
DİKKAT: Erzurum Kongresinin toplanacağı, Amasya Genelgesinde dile getirilmiştir. Ancak toplayan Mustafa Kemal değildir.
DİKKAT: Damat Ferit Hükumeti Erzurum’daki Kazım Karabekir’e Mustafa Kemal’i tutuklama emri verir. Ancak Kazım Karabekir onu tutuklamak yerine; “Buyurun Paşam, Askerlerim emrinizdedir.” der.
Erzurum Kongresi (23 Temmuz – 4 Ağustos 1919)
- Toplanış amacı, toplanış şekli açısından bölgesel, aldığı kararlar açısından ulusaldır.
ŞÖYLE Kİ; Doğu illerinin geleceğini görüşmek için toplandığı için amacı bölgeseldir. Sadece Doğu illerinden gelen delegeler katıldığı için şekli bölgeseldir. Ancak alınan kararlar tüm yurtla ilgilidir. Bu yüzden ulusaldır.
- Manda ve himaye fikri ilk kez reddedilmiştir.
- Doğu illerini temsil edecek ilk temsil heyeti kuruldu ve başkanlığına Mustafa Kemal getirildi.
- Doğu Anadolu’daki yararlı cemiyetler Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk cemiyeti adı altında birleşti.
- Erzurum Kongre’si kararları daha sonraki Sivas Kongresi ve Misak-ı Milli kararlarına temel olmuş; bazı eklemelerle kabul edilmiştir.
Yorum: Bu yüzden Erzurum Kongresi, Kurtuluş savaşının Programı niteliğindedir.
- “Milli sınırlar içerisinde vatan bir bütündür. Bölünemez.” kararı alınmıştır.
Yorum: Böylece, Erzurum Kongresi’nde ilk kez milli sınırlardan bahsedilmiştir. Ayrıca, Sınırlar belirlenirken Milliyetçilik fikri esas alınmıştır.
- Erzurum Kongresi’nde “ Kuvâ-yı Milliye’yi etkin, milli iradeyi egemen kılmak esastır.” Maddesi yer almıştır.
Yorum: Böylece, milli egemenlikten 2. kez bahsedilmiştir.
- Erzurum Kongresi’nde azınlıklara siyasi, sosyal ve ekonomik dengemizi bozacak hiçbir ayrıcalık verilmeyeceği belirtilmiştir.
Yorum: Bu maddeye dayanarak kongrede sadece iç politikayla ilgili kararlar değil dış politikayla ilgili kararlar da alındığını söyleyebiliriz. Bu da kongrenin bir meclis gibi hareket ettiğini gösterir.
- Erzurum Kongresi’nde ulusal güçlerin padişah ve halifeyi kurtaracağı belirtilmiştir.
Yorum: Bu madde Milli egemenlik ilkesi ile çelişmektedir. Ancak Buradaki amaç padişaha bağlı olan halkın tepkisini çekmemek, ulusal birliği sağlamaktır.
Sivas Kongresi (4 – 11 Eylül 1919)
- Toplanış amacı, toplanış şekli ve aldığı kararlar açısından ulusaldır.
Şöyle ki; Tüm yurdun geleceğini görüşmek için toplandığı için amacı ulusal, tüm yurttan gelen delegeler katıldığı için şekli ulusal ve tüm yurdu ilgilendiren kararlar alındığı için kararları da ulusaldır.
- Manda ve himaye kesin olarak reddedildi.
Yorum: Kongrenin gündemini en çok meşgul eden konu bu olmuştur. Ancak kesin olarak reddedilmiştir. Böylece Kurtuluş Savaşının gündeminden çıkarılmıştır.
- Temsil Heyeti tüm yurdu temsil eder hale geldi sayı ve yetkileri arttırıldı.
- Tüm yurttaki yararlı cemiyetler, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adıyla birleştirildi.
- Erzurum Kongresi kararları bazı eklemelerle kabul edilmiştir.
Yorum: Ekleme derken yukarıdaki 2 maddede olduğu gibi eklemeleri kast ediyoruz.
- Kongre, seçilen temsil heyetinden Osmanlı Mebusan Meclisinin tekrar toplanmasını sağlamak için çalışmasını istemiştir.
- Kongrede seçilen temsil heyeti, Ali Fuat Cebesoy’u Batı cephesi Kuvâ-yı Milliye komutanı olarak atamıştır.
Yorum: Bu, temsil heyetinin bir hükümet gibi hareket ettiğini gösterir.
- Ulusal mücadeleyi duyurmak için İrade-i Milliye adıyla gazete çıkartılacaktır.
NOT: Sivas Kongresi, İstanbul Hükümeti ve İtilaf devletlerinin tehdidi altında toplanmıştır. Bu yüzden pek çok delege kongreye katılamamıştır. Delegeler sadece bir hafta görüşme şansı bulmuştur. Bu tehditlerden en bilineni tarihimize “Ali Galip Olayı” olarak geçmiştir.
Son zamanlarda incelediğim en güzel yazı olmuş ellerinize sağlık teşekkürler