A ) BOY BİRLİĞİNDEN DEVLETLEŞMEYE

  • Türk toplumunun temelinde OGUŞ ( Aile ) adı verilen çekirdek aile vardır.
  • Oguşların birleşmesi ile URUG ( Sülale ),
  • Urugların birleşmesi ile BOY ( Soy ),
  • Boyların birleşmesi ile BODUN ( Millet ),
  • Bodunların birleşmesi ile İL ( Devlet ) ortaya çıkar.

Bu yapıda en önemli birim Boydur.

  • Çünkü Türkler boylar halinde yaşarlar.
  • Boylar halinde yaşantı Konar-göçer hayatın mecburi bir sonucudur.
  • Boy yaşantısı Türklere hem kolay yer değiştirme imkanı sunmuştur, hem de güvenlik sağlamıştır.
  • Boylar; Beyi, Toyu, Alp teşkilatı sayesinde son derece organize bir yapıya sahiptir.

Bu yaşantının Türkler hem olumlu, hem de olumsuz etkileri olmuştur.

OLUMLU SONUÇ : Devlet yıkılsa bile boy teşkilatı varlığını korur. Böylece yeni bir devlet kurmak nispeten daha kolaydır.

Bu sayede: 

  • Yıkılan bir Türk devletinin hemen arkasından yenisi kurulabilmiştir
  • Böylece Türkler tarih sahnesinden hiç silinmemiştir.
  • Türkler bu özelliği sayesinde teşkilatçı bir millet olarak kabul edilir.

OLUMSUZ SONUÇ: Boyların yarı bağımsız bir karakteri vardır. Bu yapı bazen devleti sıkıntıya sokabilir. Devletin zayıflamasına ya da yıkılmasına neden olabilir.

DİKKAT 1: Boylar halinde yaşantı Türk Devletlerinin federatif özellik göstermesinin bir başka sebebidir.

B) TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ KÜLTÜR VE UYGARLIĞI

DEVLET YÖNETİMİ VE ORDU

1. HÜKÜMDAR

Eski Türk Devletleri’nin devlet ve egemenlik anlayışının İslamiyet’i kabul ettikten sonra kurdukları Türk – İslam devletlerde de aynen devam etmiştir.

Dolayısıyla;

  • Hükümdarların, Tanrısal haklara sahip olduğu anlayışı (Kut anlayışı) İslamiyet’in kabulünden sonra kurulan devletlerde de devam eder.
  • Devlet, “hükümdar ailesinin ortak malıdır.” anlayışı devam etmiştir.

Hükümdar ailesinin ( Hanedan ) erkek üyelerinin her birinin tahta geçme hakkına sahiptir.

Bu durum;

  • Bir yandan güçlü kişilerin tahta çıkmasını sağlar.
  • Diğer yandan da taht sorunları yüzünden devletin parçalanmasına veya yıkılmasına ortam hazırlar.

DİKKAT 1: Türklerdeki bu veraset (Kalıtım) anlayışı Türk devletlerinin en zayıf noktasıdır.

DİKKAT 2: Türklerdeki  veraset anlayışı DÜZENSİZDİR.

DİKKAT 3: Ayrıca Türk devletlerinin federatif olma sebeplerinden biridir.

Hükümdar unvanları:

  • Hükümdarlar Orta Asya’dan getirdikleri Han, Hakan, Kağan gibi unvanların yanında İran-İslam geleneğinde kullanılan başta Sultan olmak üzere Padişah, Şah gibi unvanlarda kullanmaya başlamışlardır. Ayrıca Türkiye Selçuklu Devleti’nde İran kültürünün etkisi ile Keykubat, Keykavus, Keyhüsrev gibi Farsça unvanların kullanımının arttığını görüyoruz.

Şehzadelerin yetiştirilmesi:

  • Hanedana mensup olup eyaletlere yönetici olarak atanan şehzadelere melik denilmiştir.
  • Melikler, Atabey denilen devletin güvendiği deneyimli kişiler gözetiminde deneyim kazanmaları için Büyük Sultana bağlı olarak ülke yönetiminde yer alırlardı.
  • Meliklerin kendi adlarına para bastırmaları, yabancı devletlerle antlaşma yapmaları yasaklanmıştı.

DİKKAT: Ancak melikler iç işlerinde serbest hareket ederler. Dolayısıyla bu durumda federatif yönetimin bir başka sebebidir.

 Hükümdarlık alametleri:

  • Tıpkı unvanlarda olduğu gibi Orta Asya’dan gelenlerin yanına bu dönemde Hutbe okutmak, Para bastırmak, Tuğra eklenmiştir.

 

2. MERKEZ TEŞKİLATI (HÜKÜMET)

  • Türklerde Orta Asya’dan getirdikleri bir toplantı geleneği ( Kurultay ) olmakla birlikte devlet teşkilatı konusunda İRAN-İSLAM geleneğinin etkisi olmuş, Türklerin hayatına Başta DİVAN teşkilatı olmak üzere pek çok yapı girmiştir.
  • Divan Örgütü: Türk – İslam Devletleri’nde devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı organa Divan denirdi. Günümüzdeki Bakanlar Kurulu (hükümet)‘nun görevlerini yaparlardı.

DİKKAT : Divan kararlarında son söz hükümdara aitti. Bu nedenle divan hükümdarların “Danışma Meclisi” olarak nitelendirilmiştir.

TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİNDEKİ DİVANLAR

DİVAN-I SALTANAT: Büyük Selçuklular da, Vezir-i Azam’ın başkanlığında toplanan divana “Divan-ı Saltanat (Büyük Divan)” denirdi. Divan-ı Saltanat’a bağlı olarak görev yapan divanlar da bulunmaktaydı. 

DİVAN-I İSTİFA: Maliye işlerine bakardı. Başkanına müstvfi denirdi.

DİVAN-I TUĞRA (DİVAN-I İNŞA): Devletin iç ve dış yazışmalarını yürüten divandır. Ferman ve beratlara hükümdarın tuğrasını çekerdi. Başkanına Tuğrai denirdi.

DİVAN-I ARZ: Askerlik işlerine bakan divandır.

DİVAN-I İŞRAF: Mali ve İdari işleri teftiş eden divandır. Başkanına müşrif denirdi.

DİVAN-I MEZALİM: Hükümdarın başkanlık ettiği yüksek örfi mahkemedir. daha ayrıntılı biligiyi hukuk sisteminden bahsederken vereceğiz.

NİYANET-İ SALTANAT: Hükümdar yokken onun yerine vekalet eden Divandır. Başkanına Naip denirdi.

 

3. SARAY TEŞKİLATI

  • Türk-İslam Kültüründeki en temel değişikliklerden birisi de Türklerin yerleşik yaşama geçmesidir. Bu pek çok konuda değişikliğe neden olmuştur.
  • Bunlardan birisi de daha önceki Türk devletlerinde olmayan İran-İslam geleneği ile Türklerin hayatına giren SARAY olgusudur.
  • Saray, sultan ve ailesi ile birlikte bazı görevlilerin yaşadığı yerdir. Aynı zamanda devlet yönetim merkezidir.


DİKKAT:
 Saray hizmetleri önceleri Oğuz geleneğine göre yapılırken daha sonra İslami bir nitelik kazanmıştır. Ayrıca Bu dönüşüm pek çok konuda kendisini gösterir.

TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİNİN ORDU TEŞKİLATI

HASSA ASKERLERİ : Doğrudan sultana bağlı özel birliklerdir. Her an savaşa hazır, iyi eğitilmiş askerlerden oluşan bu birlikler hizmetleri karşılığında devlet hazinesinden maaş alırlardı.

DİKKAT : Büyük Selçuklu Devleti’nde bu askerler İkta geliri ile geçiniyorlardı.

İKTA ASKERLERİ : Devlet adamları ve askerlerin kendilerine ikta olarak verilen topraklardan elde ettikleri gelirle besledikleri askerlerdir.

TÜRKMENLER : Başlangıçta Selçuklu ordusunun asıl unsurları iken daha sonra sınırlara yerleştirilen, ( UÇ BEYLİĞİ ) savaş zamanlarında orduya katılan boy askerleri (ALPLER)

EYALET ASKERLERİ : Melik ve eyalet valilerinin kontrolündeki askerlerdir.

YARDIMCI KUVVETLER : Selçuklulara bağlı devlet ve beyliklerin savaş zamanında gönderdiği birlikler.

DİKKAT : İkta askerleri ve sistemi de Osmanlı Devleti’nde Tımar sistemi olarak karşımıza çıkar.

 

SOSYAL HAYAT

Türkler, Anadolu’yu fethettikten, özellikle haçlı seferlerinin etkisinden kurtulduktan sonra Anadolu’nun dört bir köşesinde İmar faaliyetleri başladı. Türkiye Selçuklu Devleti egemen olduğu topraklarda Han, hamam, kervansaray, medrese, darüşşifa, Külliye, Kümbet, İmarethane gibi pek çok eserle donattılar.

Türkiye Selçuklularında Sosyal tabakalaşma yoktu. Devletin resmi tasnifine göre halk üç gruba ayrılırdı:

a. şehirliler: şehirlerde yaşayıp, ticaret ve zanaatla uğraşanlar

b. Köyüler: köylerde yaşayan ve temel geçim kaynağı tarım olanlar.

c. Konar-göçerler: Henüz yerleşik yaşama geçmeyen, temel geçim kaynağı hayvancılık olanlar.

EKONOMİK HAYAT

  • Türkiye Selçuklu Devletinde artık başlıca geçim kaynağı tarımdır.
  • Türkiye Selçuklu Devletinde torağın artık çok daha faklı bir anlamı vardır. Geldikleri bu coğrafyada yerleşik yaşama geçen Türklerin başlıca geçim kaynakları da tarım olmuştur.

 

Selçuklularda ülke toprakları dört bölüme ayrılırdı:

1. Has arazi: Bu topraklar ve bunlardan elde edilen vergiler sultana, ailesine ve yakınlarına verilirdi.

2. İkta arazi: Meliklere, emirlere, komutanlara hizmetleri karşılığı verilen arazilerdir. Ikta sahiplerine maaş verilmezdi. Ikta arazileri işleyen köylülerde topladıkları vergilerden bir bölümünü geçimleri için ayırırlar, geri kalanı ile asker beslerlerdi. Bu topraklar devlete ait olduğundan Ikta sahipleri bu toprakları satamaz, devredemez veya miras olarak bırakamazdı.

Devletin Ikta Sistemi Uygulanması ile;

a) Yağmacılık veya çapulculuk yapan göçebe Oğuzları yerleşik yaşama geçirerek huzur ve güvenlik sağlanmıştır.

b) Hazineden para çıkarılmadan Ikta ordusu adıyla büyük bir ordu elde edilmiştir.

c) Toprağını 3 yıl boş bırakanların toprakları alınır bir başkasına verilirdi. Böylece toprağın sürekli ve verimli işlenmesi sağlanmıştır.

d) Ikta bölgelerinde güvenlik, taşra bölgelerinde ise otorite sağlanmıştır.

e) Ikta sahibi bölgelerinde oturmak zorunda olduğundan ülke asayişi de sağlanmıştır.


 

DİKKAT: ıkta sistemi Osmanlı Devleti’nde Tımar sistemi olarak daha sistematik hale getirilmiştir. Aralarındaki en temel fark ise: Ikta uygulamasında topraklar tımardaki gibi küçük bölümlere ayrılmamış, üst düzey komutanlara büyük topraklar ıkta olarak verilmiştir. Bu uygulama başta hanedan üyeleri olmak üzere üst düzey komutanların elinde önemli miktarda kuvvet bulunmasına neden olur ki bu da merkezi otoriteye zarar verebilecek bir durumdur. (federatif yapıyı artırıcı bir yönü var. )

 

DİKKAT: Tarım başlasa da Türk toplumunda sınıflaşma ve kölecilik olmamıştır.

Bunun sebebi ise:

  • Ülke hanedanın yani toprak devletin malıdır.
  • Ayrıca ıkta sisteminde köylüye ekebileceği büyüklükte toprak verilir. Yani tarımda bir işgücü ihtiyacı yoktur.

3. Mülk arazi: Kişilere ait topraklardır. Bu topraklar sahibi tarafından satılabilir, çocuklarına miras olarak bırakılabilirdi.

 

 

4. Vakıf arazi: Bu arazilerin gelirleri dinî ve sosyal kurumların yapılması, masraflarının karşılanması için ayrılırdı.

 

Selçuklu esnafı kendi aralarında

“Fütüvvet” denilen dini iktisadi bir teşkilat kurmuşlardır. Her zanaat kolu ise bir “Lonca”ya bağlıydı.

Loncalar sayesinde;

  • Üretici ve tüketici korunmuş,
  • Üretimin kalitesi kontrol altında tutulmuş,
  • Usta-çırak ilişkisi içinde mesleğe yeni eleman yetiştirilmiştir.

DİKKATAnadolu, başta İpek yolu olmak üzere uluslararası ticaretin geçiş yolları üzerindedir. Türkiye Selçuklu sultanları bu yolları tekrar canlandırabilmek için;

  • Alanya, Antalya, Kırım’ın Suğdak limanlarını fethettiler.
  • Bu yollar üzerine Kervansaraylar inşa ettiler.
  • bu Kervansaraylarda üç güne kadar konaklamayı ücretsiz yaptılar.
  • Dünyada ilk kez Tüccarların mallarına Devlet SİGORTASI uyguladılar.

Türkiye Selçuklu Devletinin başlıca gelir kalemleri;

1. Müslümanlardan alınan öşür (ürün ) ayrıca hayvan vergisi.

2. Müslüman olmayanlardan alınan Haraç denilen ürün vergisi.

3. Müslüman olmayan askerliğe el verişli erkeklerden alınan Cizye vergisi.

4. Gümrük vergileri

5. Ticaretten elde edilen gelirler.

6. Savaşlardan elde edilen ganimetlerin 1/5i.

7. Maden, orman ve tuzla gelirleri.

8. Bağlı beylik ve devletlerden alınan vergiler.

Toplanan bu vergiler  memur maaşları ve bayındırlık işlerine harcanırdı.

 

BİLİM VE KÜLTÜR HAYATI

  • Konya’da Mevlana Celaleddin-i Rumi 13. yüzyılda yaşamış ve ünlü Mesnevisini kaleme almıştır. Yine aynı dönemde Yunus Emre Türkçe tasavvufi şiirler yazmıştır.
  • Türkiye Selçuklu Devleti özellikle Orta Anadolu’da pek çok eser bıraktılar. Konya, Kayseri, Aksaray, Niğde’de ki eserlerin tamamına yakını Selçuklulardan kalmıştır.
  • Türkiye Selçuklu Devleti egemen olduğu topraklarda Han, hamam, kervansaray, medrese, darüşşifa, Külliye, Kümbet, İmarethane gibi pek çok eserle donattılar.

Han: Şehirlerde alt katı perakende satış yapılan dükkanlardan, üst katı konaklamak için kullanılan odalardan oluşan yapılardır.

Kervansaray: ticaret yolları üzerinde, ticaret kervanlarının, yolcuların konakladıkları mekanlardır.

Medrese: ders verilen yer. Türk-İslam ülkelerinde okul anlamına gelir.

Darüşşifa: Günümüzde hastane

NOT: Selçuklular döneminde yapılan en önemli darüşşifa “gevher nesibe darüşşifası” dır. 1205 yılında yapılan bu darüşşifa Türkiye Selçuklularının ilk Tıp okuludur. ve Erciyes Üniversitesinin temelidir.

Külliye: Bir cami çevresinde birden çok işleve sahip yapılardır. Örneğin aynı avlu içerisinde Cami, medrese, Darüşşifa, İmarethane yer alır. bu tür çok işlevli yapılara külliye denir.

Kümbet: Çatısı külah biçimli, anıt mezarlardır. (Çatısı kubbe biçiminde olduğunda Türbe denilir.)

İmarethane: yoksullara yiyecek verilen yer. Aşevi.

  • Selçuklularda resim ve heykel sanatı dince yasak olarak nitelendirildiğinden fazlaca gelişmemiş bunların yerine Minyatür, Hattatlık, Çinicilik, Oymacılık gibi süsleme sanatları gelişmiştir.